Her şey gözümüzün önünde oldu!..

Her şey milletin gözü önünde ve yine gözünün içine baka baka geliyor.

İşte buyurun asgari ücret.

Günlerdir konuşan konuşana.

Herkes bir şey anlatıyor.

Ne oldu?

Mehmet Şimşek ne dediyse o oldu. Ne istiyorsa o yapıldı.

Ülkemiz ekonomisi, gözümüzün önünde “Ben ekonomistim, bunların kafası basmaz” denilerek bozulmadı mı?

Kur korumalı mevduat konusu gündeme geldiğinde işi bilen, iyi niyetli bütün ekonomistler; “Yanlış yaparsınız. Bu yöntemi Özal uyguladı vaz geçti” demedi mi?

Dedi.

Ayın şekilde, “Merkez Bankasına dokunmayın, bağımsızlığına zarar vermeyin. İki de bir başkan değiştirmeyin” de dediler.

Peki, dediler de ne oldu, ne yapıldı?

Denilenin tam tersi yapıldı. Merkez Bankasının bağımsızlığı iktidar eliyle ortadan kaldırıldı ve kendisine yerli yersiz müdahale edildi. Hem de öyle bir müdahale ki, en can alçı konuda müdahale. “Faiz sebep, enflasyon neticedir” gibi, ekonomi tarihine, doğrulanmayan, yanlışlanarak geçecek bir uygulama ve kararla yapıldı.

Sonuçta kim kayıp etti?

Bütün ülke. Hepimiz.

Kısaca Türkiye ekonomisinin dibe vurması için iş başındaki iktidarın denemediği yöntem kalmadı.

Böylece dünyanın en yüksek enflasyonuna sahip ülke haline geldik, daha doğrusu getirildik.

İşin tuhaf tarafı, bütün bunlar olurken, iktidar yanlısı medya, bütün tersliklerin hepsini ölümüne savundu. Topluma “Kamu çıkarı” adına, doğru bilgi vererek, görevini, ders kitaplarında anlatıldığı gibi yapması beklenen medya aktörleri, tam tersini yaptılar.

Büyük günahın asıl sahipleri onlardır.

Bu arada zaman akıp giderken, seçimler yapıldı.

Yapıldı da ne oldu?

Halkımız, gene kendilerine içinde yaşadıkları durumu reva gören siyaseti seçti. Yetmedi, ülkenin çıkarına olmayan tüm siyasi, ekonomik kararları yok saydı. Görmezden geldi.

Haksız ihaleler.

Apaçık hukuk ihlallerini, başta madenler olmak üzere ülkenin en temel kaynaklarının yabancılara satılmasını milli çıkar penceresinden görmedi.

Kısaca yandaş kayırmalarına bağlı olarak kamu kaynaklarını herkesin gözü önünde onlara aktarılmasını hem seyretti ve hem de seçimlerde onayladı. Devam edin dedi.

İşte bakın, Balıkesir’de mühimmat fabrikasında patlama oldu ve 11 kişi hayatını kayıp etti.

Neden kayıp etti?

Bu fabrikanın geçmişiyle ilgili gelişmelere bakmak lazım. Kimlere nasıl satıldı? Kaça satıldı? Satıldıktan sonra kim nedeyse neden hisse sattı? İş güvenliği uzmanları niçin işten çıkarıldı? Vs.

Sadece şu son olay ve içinde açıklamayı bekleyen onlarca soru, Türkiye’deki ekonomi yönetimi dahil, bütün ülkenin neden bu halde olduğunu örneklemeye yetiyor.

Efendim “Asgari ücret düşükmüş, yetmezmiş.”

Kim diyor?

Gidin seçimle ve sandıkların söylediklerine bakın.

Görmüyor musunuz? Elalemin ülkesi Suriye bizimmiş gibi yahut orayı feth etmişiz de çok şey yapmışız gibi adamların oyu yükselmiş.

Çok değerli halkımız, olup bitenlerin önünü arkasını, dolayısı ile de geleceğini; geldiğinde de ne getirip ne götüreceğini hiç düşünmediği gibi umurunda değil.

Halep kalesine çek bir Türk bayrağı, onlar bayrağa bakarken, sen isteğin şeye istediğin kadar zam yap. Biraz homurdanırlar, ertesi gün hepsini unuturlar.

Ayrıca bir de kahraman olursun.

Bu toplumsal psikolojinin iyi tarafı milli duyarlıkların yüksek olmasıdır. Kötü tarafı ise toplumu çabuk kandırılabilir kalabalıklara dönüştürmesidir. Bir tarafına sevinirken ister istemez öteki tarafına üzülüyoruz.

Son olarak bir şey dana söylememe izin verin lütfen. Asgari ücretli yahut en düşük emekli maaşı alıp da iktidar partisine gönlünü kaptıranların sayısı sanılanın eksine yerlerde sürünmüyor. Tam tersine epey fazla. Demek ki, iktidar, bir taraftan bilhassa zenginleştirerek kendine geniş bir kitle yaratırken, diğer taraftan da fakirliği belirli seviyede tutarak kanaatkârları siyasal yelpazede tutabiliyor. Acaba hangi birleştiriciyi kullanıyor?

Kültürel kodları kullanıyor.

Nasıl birleştiriyor?

Binlerce trol ve onlarca büyük medya gücü ile.

Bu sebeple memur zamlarından fazla bir şey beklememek lazım. Asgari ücretliler için sorun, kirada oturan, çok vasıta ile işe gitmek zorunda kalan metropol ve büyük şehirlerde yaşamak zorunda olmalarıdır. Ve düşük ücretin asıl etkisi bu kesimin üzerinde olacaktır. Geriye kalanları, eskiden olduğu gibi yola devam diyecektir.

Yazarın Diğer Yazıları