Her Türk evladının Anayasa’yı koruma görevi bulunmakta
Abdullah Öcalan’ı Meclis’e getiremediler ama ayağına adam göndererek yeniden pazarlığa başladılar. Terör örgütünün başı, bütün siyasi çevrelerin sürece katlı yapmasını istedi ve “Bu katkıların en önemli zeminlerinden biri de şüphesiz TBMM olacaktır.” dedi. Bu arada “Sayın Bahçeli'nin ve Sayın Erdoğan'ın güç verdiği yeni paradigmaya, ben de pozitif anlamda gerekli katkıyı sunacak ehil ve kararlılığa sahibim. Gereken pozitif adımı atmaya ve çağrıyı yapmaya hazırım.” mesajını da verdi.
***
Bu açıklama göstermiştir ki, Öcalan, daha önce ilan ettiği mevziden bir adım dahi geri adım atmamıştır.
Basına sızdırılan Oslo görüşmelerinde “koordinatör ülke temsilcisi” toplantıyı açarken “Sizi buraya biz getirdik, Abdullah Öcalan’ın talepleri TBMM’de görüşülecektir” demişti?
Abdullah Öcalan da 10 maddelik Dolmabahçe mutabakatında, AKP’li muhataplarına koordinatör ülkenin o dayatmasını iletmişti.
Öcalan, Dolmabahçe mutabakat metninde, “demokratik çözümün ulusal ve yerel boyutlarının tanımlanması, özgür vatandaşlığın, yasal ve demokratik güvenceleri, demokratik siyasetin devlet ve toplumla ilişkisi ve bunun kurumsallaşmasına dönük başlıklar, çözüm sürecinin sosyo-ekonomik boyutları, kimlik kavramı, tanımı ve tanınmasına dönük çoğulcu demokratik anlayışın geliştirilmesi, demokratik cumhuriyet, ortak vatan ve milletin demokratik ölçütlerle tanımlanması, çoğulcu demokratik sistem içerisinde yasal ve anayasal güvencelere kavuşturulması; bütün bu demokratik hamle ve dönüşümleri içselleştirmeyi hedefleyen yeni bir anayasa” diyordu.
Yani etnik kimlikler tanınacak, kurumsallaşmasının önü açılacak, ikiz yasalarda belirtilen yerel ekonomik ve sosyal haklar belirlenecek; barajlar, madenler, akarsular bölüşülecek, vatanın ortak olduğu ifade edilecek, millet yeniden tanımlanacak ve bütün bunların tamamlanması için yeni anayasa yapılacak...
PKK’nın ve onu programlayan koordinatör ülkenin Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nden talebi budur. Öcalan da yeniden, “Siz TBMM’de ilk adımı atın ki ben de örgütüme çağrımı yapayım” diyor.
***
AKP ve MHP, DEM Parti ile ortak hareket ederek, CHP listesinden seçilmiş eski AKP’lilerin en az 21’ini de yanına alıp 400 milletvekiline ulaşmayı ve referanduma ihtiyaç duymadan Yeni Anayasa’yı yapmak istiyor olabilir ama kendi gruplarından bir veya birkaç fire verirlerse bir sonuca varamazlar.
Bu sebeple, her seçim öncesi yaptıkları gibi Abdullah Öcalan’ı devreye sokarak, erken seçimle iktidarda kalmak ve Tayyip Erdoğan’ı dördüncü defa Cumhurbaşkanı seçtirmek, yeni anayasayı da bundan sonra gündeme getirmek yoluna başvurabilirler.
Bahçeli, seçimden önce, “Önümüzdeki süreçte çok şey değişecek. İnşallah Türkiye değişmez” diyordu; şimdi yönlendiricisi olduğu sürecin, Türkiye’yi değiştireceğini hatta Türkiye olmaktan çıkaracağını biliyordu.
Zaten Büyük Orta Doğu Projesi de Türkiye dahil 22 İslam ülkesinin haritasının değiştirilmesine dayanıyordu.
Türkiye etnik kimliklere dayalı bir federasyon haline gelirse bir süre sonra Fırat’ın doğusunu kaybeder... BOP’un esas aldığı sınır çizgisi de Fırat’tır.
Bütün bunların açık açık konuşulması halinde, yeni çözülme sürecinin, seçmenden destek bulamayacağı ortadadır. Yalnız, Türkleri, “bölüneceğiz” diye değil “Irak ve Suriye’deki Kürtleri himayemize alarak Musul ve Kerkük’e, bu arada Halep’e yani Misak-ı Milli sınırlarımıza ulaşacağız” diyerek ikna etmeye çalışacaklar.
***
“Askeri vesayeti bitirmek için ABD ve FETÖ bize yardım etti” diyerek Ergenekon ve Balyoz operasyonlarının iç yüzünü anlatmış olan AKP milletvekili Abdurrahman Kurt, şimdi de “Çözüm sürecine en büyük tehlike ‘aşırı Türkçülük’ hamaseti üzerinden kurgulanan yaklaşımlar; kesinlikle burada zehri oluşturur.” diyor.
Türkçülerin, Türkiye’nin etnik temelde yeniden yapılanmasına izin vermeyeceğinden endişe ediyor.
Oysa bugün Anayasa’nın başlangıç ilkeleri, bütün Türklere “Türk Milleti’nin egemenlik hakkını korumak” görevini veriyor.
Abdurrahman Kurt’un “zehir” dediği Türkçülük, Anayasa’daki ifadeyle “Türk evlatları”nın görevidir.