Yine 'Medet Öcalan!' mı?!
Abdullah Öcalan, yine kendi kendisine gelin güvey olmuş, "Biz bu sorunu 6 ayda bitiririz." demiş.
Ziyaretçi göndersen bir türlü göndermesen bir türlü... Konforlu bir mekânda kalsa bile adam mahpus... Mahpus'un da kanunî hakları var... Elbette yakınları ziyaret edecek. Bayram arifesinde A. Öcalan'ın kardeşi İmralı'ya gitti. Yine ondan "iri laflar" toplayıp geldi. Tabiî kardeş Öcalan ne kadarını aklında tuttu ve ne kadarını anlattı, meçhul. Elbette "devlet" konuşmaları dinlemiş ve "yukarıya" rapor ulaştırılmıştır.
A. Öcalan'ı zamanında tahlil etmeye çalıştım... Ne yapmak istediğini anlamak, kapasitesini ölçmek istedim. Ayrıntıya girmeyeyim... Zaman zaman anlattım. 1999'da, İmralı duruşmaları benim için bir laboratuvardı. Her şeyi "İmralı'daki Konuk"ta verdim. Muhâkeme safahatının bütün ayrıntıları o kalın kitapta. Tek kaynaktır. Okuduğunuzda, o zamandan bu zamana A. Öcalan'da hiçbir şeyin değişmediğini görürsünüz. Aslî gayesinden asla sapmamıştır. Devlete teslim olmuş görünse bile teslim olmamıştır. Bakmayın siz, ilk başta, "Ne isterseniz yapacağım." manasına, "Devletimin emrindeyim." demesine... O, öldürüleceğini sanmış, zaman kazanmak istemiştir. Hapiste olduğu için, konuşmalarını dengeliyor. Hiçbir zaman Kandil'in, kendisinden soğuyacağı, "Devlete teslim olmuş." intibaını edineceği söz söylememiştir.
Maalesef devleti yönetenler geçmişte, hele çözüm/çözülme döneminde bunu anlamamışlardır. Hükûmet kanadı, Marxist liberallerin kandırması ve büyük desteğiyle A. Öcalan'ı tek hal noktası görüp öve öve göklere çıkarırken, diğer tarafta Kandil, Sevr projesini masaya sermiş, illerde ilçelerde, örgütlenmesini tamamlamış, silâhlarını yığmış, duvarlarını örmüş, hendeklerini kazmış, devletin valilerini âdeta emrine almıştı. PKK'nın elindeki belediyeler, hiç olmayacak şeyler yapmışlar, tabelalarına, bırakın mahallî dili, Ermenice, Süryanîce unvanlar yazmışlar, yollardaki tabelaları bile değiştirmişlerdi. Devleti yönetenler, kaç gündür bahsediyorum, açık açık Anayasa'nın çiğnenmesine ortak olmuşlardı. (Şartlar değişti; PKK'nın iç yüzü görüldü. Derhal, hemen, şimdi "tabela rezaleti"ne bir son vermeli, Anayasa çizgisine gelinmelidir. Madem, "Tek devlet, tek bayrak, tek millet!" diyorsunuz; inancınıza ve şiarınıza uymalısınız; PKK'ya verdiğiniz bütün tavizleri geri almalısınız. Bu yetkiyi halk size vermiştir. İnsanlarımız Fethullahçılara direnirlerken, bu örgütün ihanet mevzilerini tek tek düşürürlerken dillerinde "Türk milleti", ellerinde "Türk bayrağı", gönüllerinde "tek Türkiye" vardı. Bu size aynı zamanda, geçmiş hatalarınızdan dönün ikazıdır.)
Kardeş Öcalan'ın anlattığına göre, A. Öcalan diyesiymiş ki:
"Projelerimiz var. Eğer devlet bu projelere hazırsa, biz bu sorunu 6 ayda bitirebiliriz. Önceki süreci biz yok etmedik. Kürt sorunu 100-200 senelik bir sorundur. Eğer devlet samimi olsaydı bu sorun çözülürdü. Günde 30 insan ölüyor. Bu ülke bunu hak etmiyor. Biraz vicdanlı olan insanlar düşünmelidir. Devlet hazırsa iki adamını buraya gönderir. Evet bu ağır bir sorundur ama bizim projelerimiz hazırdır. 6 ayda bu sorunu çözeriz."
A. Öcalan, çözüm/çözülme döneminde de, aynı sözleri söyledi; sonunu gördük. Devlet yetkilileri, bu zatın söylediklerini ciddiye alıp cevap bile vermemeli, "Tek millet, tek bayrak, tek devlet" yolunda kararlı yürümelidirler.
İmralı'ya kanan kendi kuyusunu kazar.