Yine darbe (mi?)
Yine darbeyle uyandık, desek yeridir. Kumpasa uğramış eski Genel Kurmay Başkanı İlker Başbuğ, "Menderes erken seçim tarihini açıklasaydı darbe olmazdı" dedi.
Bu sözü öyle bir zamanda etti ki... Muhalefet erken seçim için bastırıyor, iktidar ise, seçimler zamanında yapılacak, diyor. İki taraf da ısrarlı.
Tam bu sırada, İlker Başbuğ ortaya çıkıyor ve Adnan Menderes'i hatırlatıyor.
Menderes'i hatırlatmak, bir faciayı da hatırlatmaktır.
İlker Başbuğ'un yüreği yanık. "Terör örgütü yöneticisi olmak ve darbeye teşebbüs" suçlarını işlediği iddiasıyla 8 Ocak 2012'de tutuklanıyor. Dikkat ederseniz, iktidardakilerine yönelik 17/25 Aralık 2013 kumpasları öncesi. Başbuğ ne zaman hapisten çıkıyor? 7 Mart 2014'te. Yani Fethullahçılar rüşvet belgelerini yayınlayarak iktidardakilerin ayağına bastıktan sonra... Başbuğ'un hapiste tutulmasının bir manası kalmıyor!
O hapse girerken R. T. Erdoğan başbakandı ve Başbuğ için: "İlker Başbuğ'un tutukluluğunu 'terör örgütü mensubu' diyenleri tarih affetmez." dedi (1 Şubat 2013). Ama tutuklanmasının önüne de geçmedi. İstese geçebilir miydi? Geçerdi. Şimdiki gibi... Bir sözü yeterdi.
O zaman, "vesayet"i yıkma ameliyesi Fethullah Cemaati'ne tevdî edilmişti. İktidar yol açıyor, imkân sunuyordu. Kumpasların savcılar savcısı Zekeriya Öz'e eski zırhlı makam aracını tahsis eden de kendileridir (9 Ocak 2009). "Neden acaba?" diye sormaya gerek var mı?
"Ergenekon", "Balyoz" dâhil bilumum kumpaslar böyle geldi. Sonra iktidar boşluğa düşürülmek istenince "ortaklık" bozuldu, iş "darbe"ye kadar vardı.
Kim yaparsa yapsın, ne tür olursa olsun darbe, melanettir, felâkettir...
27 Mayıs 1960'tan itibaren bütün darbelerde ve darbe teşebbüslerinde, büyük acılar yaşanmıştır.
27 Mayıs'ta üç devlet adamı idam edildi.
22 Şubat 1962 ve 20-21 Mayıs 1963'te iki defa darbeye kalkışan Talat Aydemir ve Fethi Gürcan kendilerini dar ağacında buldular.
12 Mart 1971 Müdahalesi sonrasında üç idam verildi. Keşke verilmeseydi. Belli çevreler, idam edilen gençlerin üzerinden parsa topluyorlar.
12 Eylül 1980 Darbesi ayrı bir felâket. 650 bin kişi gözaltına alındı, 52 bin kişi tutuklandı. 14 kişi cezaevlerindeki açlık grevlerinde, 171 kişi sorguda ve uğradığı işkencelerde hayatların yitirdi. 50 kişi idam edildi. Sehpaya çıkarılanların 8'i Ülkücü, 18'i sol fraksiyonlardan, 23'ü adlî suçlu idi.
15 Temmuz 2016 Darbe Teşebbüsü'nün daha dumanı üstünde... 251 insanımız katledildi. Binden fazlası yaralandı ve TBMM binası bombalandı. Sonrası ayrı felâket... Binlerce insan mağdur.
Ne maksatla söylenirse söylesin "darbe"nin iması dahi irkiltiyor insanı. Yeni kitabıyla ilgili olsa dahi öyle bir anda konuşuyor ki, ya erken seçim ya darbe der gibi:
"23 Mayıs 1960 günü DP Genel İdare Kurulu toplantısında Sıtkı Yırcalı, "Derhal seçimleri yapacağımızı açıklayayım" deyince, Adnan Menderes'in cevabı "derhal" olmuştu. Eğer Menderes, 25 Mayıs 1960 günü Eskişehir'de erken seçim tarihini açıklasaydı, 27 Mayıs askeri darbesi büyük bir olasılıkla önlenebilirdi. Çünkü erken seçim kararı almış bir hükümete karşı bir askeri darbenin gerçekleştirilmesi, açıkça milletin siyasi iradesine de vurulacak bir darbe olurdu."(Röp. İpek Özbay, Cumhuriyet, 4 Ocak 2021).
İlker Başbuğ'un bu sözleri yine kutuplaşmak için bir sebep olmamalı.