Yeni Anayasa çıkmaz yol!

Reis Bey tozu dumana kattı. Şu şartlarda değiştiremeyeceğini bile bile "Anayasa'yı değiştirelim. Yeni Anayasa hazırlayalım." dedi. Yine yapamayacağını bile bile "İstanbul Kanalı'nı inadına yapacağız." dedi.
Yarın "İnsan Hakları Eylem Planı" açıklanacakmış. "Eylem planı" ne demekse.
"Eylem" doğru uydurulan bir kelime. Ama işlek kelimelerin yerine uydurulmuş. Kaç kelimeyi götürmüş diye hocam Prof. Dr. Faruk K. Timurtaş'ın "Uydurma Olan ve Olmayan Yeni Kelimeler Sözlüğü"ne baktım. "Fiil, ameliye, aksiyon, hareket" karşılığı kullanılıyormuş.
Reis Bey'imize "Niye bu kelimeyi kullandınız?" diye sormuyoruz, "eylem"in bu "plan"da yeri olup olmadığı üzerinde durulmalı, diyoruz.
"İnsan hakları"na dair bir plan ortaya konduğuna göre, "insan hakları" karnemizin eksilerle dolu olduğu bir yana yeni Anayasa için bir zemin hazırlanmak istenmektedir.
1921'de, daha Millî Mücadele sürerken, resmî olarak "Türkiye" adının kullanılmadığı, BMM'de, "Anayasa"nın karşılığı olan "Kanun-i Esasî" değil; "Teşkilât-ı Esasiye" hazırlanmıştı.
Bu "anayasa"ya dört elle sarılıyorlar. Belli çevrelerin derdi, mevcut anayasadaki ilk dört maddedir. Tabiî 1921 Anayasası'nda bu maddeler yer almıyor.
Önceki gün, etnikçiliğin ne "götüreceğini" üç kitapla ortaya koyan hukukçumuz Dr. İrfan Sönmez'in yayınlarından bahsetmiştim. Kendisine, 1921 Anayasası'nda belli kesimlerin niye ısrar ettiklerini sordum. İşte cevabı:
"1921 Anayasası'nda iktidarla HDP/PKK çevreleri aynı noktada buluşuyorlar. İktidar 1921 Anayasası'nda değiştirilemez maddeler bulunmadığı, vatandaşlık tanımı yapılmadığı için istiyor. Etnik milliyetçiler ise bu sebeplerle birlikte milliyetsiz/milletsiz bir anayasa ve 11. maddede geçen illerin muhtariyetini özerklik gibi yorumladığı için istiyor. İllerin muhtariyeti iddia edildiği gibi özerklik midir? Bunu anlamak için Erzurum Kongresi'nden itibaren söylenenlere ve uygulamalara bakmak gerekir. Erzurum Kongresi'nde alınan en önemli karar: "Hudud-ı milliyye dâhilinde bulunan bilcümle aksam-ı vatan bir küldür, yekdiğerinden infikak kabul etmez." Yani vatan bir bütündür parçalanamaz. Bu kararı alan bir kongrenin bundan sadece bir buçuk yıl sonra vatanın parçalanması anlamına gelebilecek bir düzenlemeye 'evet' demesi mümkün müdür?! Eğer iddia edildiği gibi 10. Madde özerklik anlamı taşısaydı uygulamanın da ona göre olması gerekirdi. 1924 Anayasası'na kadar yapılan uygulamalara bakıldığında bugün bazılarının görmek istediği anlamda bir özerklik uygulaması bulunmadığını görürsünüz. Muhtariyetten kasıt bazı işlerin belediye meclislerince görülmesidir. Ayrıca 1921 Anayasası'na tam bir anayasa demek de mümkün değildir. Bir anayasada bulunması gereken temel ilkeler vardır; bunlar ülkeyi yönetenlerin nasıl iş başına gelecekleri, iktidarı kullanacak organların hangileri olduğu, devlet ile vatandaşın hak ve görevleri, temel hak ve hürriyetler gibi unsurlardır. 1921 Anayasası'nda bu temel unsurların çoğu yoktur. O dönem Millet Meclisi'ne meşruiyet kazandırmak hukukî bir zemin oluşturmak için çıkarılmış, 1876 Anayasası'yla birlikte uygulanmıştır. Millî Mücadele kazanıldıktan sonra 1924'te daha ayrıntılı ve anayasacılık açısından gerekli ilke ve unsurlara sahip daha uygun bir anayasa çıkarılmıştır. Bu bakımdan Cumhuriyet'in kurucularının çıkardığı ilk anayasa 1924 Anayasası sayılabilir."
Yeni Anayasa çıkmaz yol!

Yazarın Diğer Yazıları