Vahîdettin 19 Mayıs'ın neresinde?

Millî Mücadele, hiçbir dış bağlantı kurulmadan, sadece ve sadece "Türk milleti" adına yürütüldüğü ve "Yeni Türkiye" kurulduğu için, Vahîdettinciler (Osmanlıcılar-Siyasî İslâmcılar), bir yerde ister istemez duruyorlar ama, neticeyi ucundan ucundan padişahlarına bağlamaktan da kendilerini alamıyorlar.
Tane tane gidelim...
Mondros Mütarekesi ne zaman imzalandı? 30 Ekim 1918''de. Osmanlı Devleti adına imzayı atan da Bahriye Nazırı Hüseyin Rauf (Orbay) Bey''dir. İmza yeri Limni adasının Mondros Limanı''nda demirli Agamemnon zırhlısı. İmza atıldı, Osmanlı Devleti bitti.
Daha sonra Millî Mücadele''de yerini alacak olan Rauf Bey, hazır buralardayken gideyim, şu imzayı atayım da silahlar sussun demedi herhâlde! "Padişahımız efendimiz", "Rauf Bey, siz gidiniz, şu imzayı atınız da bari Dolmabahçe Sarayı''nı olsun, kurtaralım." buyurmuşlardır. Başka sözü olamaz; çünkü hâkim güç İtilaf Devletleri''dir ve bu "düşman" güçlerin başını çeken de İngilizleridir.
Rauf Orbay hatıralarında anlatır. İstanbul işgal edildikten sonra Meclis-i Mebusan üyesi olarak Vahîdettin''i, Meclis Reis Vekili Balıkesir Mebusu Abdülaziz Mecdi (Tolun) ve Konya Mebusu Mehmet Vehbi (Çelik) Hocalarla birlikte ziyaret ettiklerinde aralarında çok çetin konuşmalar geçmiştir. Bunları daha önce yazdım.
Abdülaziz Mecdi Tolun, Vahîdettin''in işgal güçlerini kastederek "Rica ederim, dikkat edin. Bu adamlar, her şeyi yaparlar. Meclisteki sözlerinize dikkat edin." demesine karşı, Abdülaziz Mecdi''nin, pencereden görünen Dolmabahçe önünde demirli düşman donanmasını işaret ederek: "Padişahım, bu kâfirlerin zoru işte su kenarına kadar geçer. Ötesinde sökmez. Anadolu pulat''tır [çeliktir]. Memleketin selâmeti için atıldığı mücadelede mutlaka muvaffak olacaktır. Bundan emin olunuz." demesi Millî Mücadele''nin nasıl bir azimle kazanıldığını gösterir.
Vahîdettin ise, bu azme karşı hiç oralı değildir. "Ben burada bağlandım, bari siz Anadolu''ya geçin mücadelenizi yürütün." demediği gibi, düşmanın "İsterlerse Ankara''ya da gideceğini" söyleyerek göz korkutmak istemiştir.
Bu görüşmenin ardından İngilizler, Meclis-i Mebusan''ı basıp Rauf Bey''i tuttular, Malta''ya sürdüler. M. Kemal''in çabasıyla Malta sürgünleri kurtuluyor. İçlerinde Ziya Gökalp de vardır. Anadolu''ya geçiyorlar, asker olanlar fiilen savaşa giriyorlar.
Daha sonra Rauf Bey''in M. Kemal''le karşı karşıya gelmesi ayrı bahistir. Hakikaten Nutuk''ta M. Kemal''in muhalif gördüklerine karşı ithamları çok ağırdır ve içlerinde Kâzım Karabekir, Ali Fuat Cebesoy gibi Millî Mücadele''nin bel kemiği isimler de vardır. Bu da ayrı bir bahis. (İktidar olmak bambaşka bir şey. İç çatışmaya girmeyen bir lider gösteremezsiniz.)
Şu gerçeği kabul etmek lâzım. Vahîdettin, elbette Türkiye''nin kurtuluşunu ister. Ama kendisi başta kalmak şartıyla. Eğer kendisi öncülük etseydi, bir söz kalmazdı ama riski alanlar, halkı yönlendirenler, pişen aşı getirip Vahîdettin''in önüne koyamazlardı.
Kim olursa olsun, kendisinde güç gören öne çıkar.
Mustafa Kemal neden Samsun''a gönderildi? Ve niye gönderildi?
"Gönderildi." diyorum. Osmanlı Devleti''nin müfettişi olarak gitmiştir. Millî Mücadele sonraki safhadır. (Ona geleceğiz.)

Yazarın Diğer Yazıları