Türk ne, Türkçe ne Türkçülük ne?
"Türk edebiyatı mı, Türkçe edebiyat mı?" tartışmaları zaman zaman alevleniyor. Bir kesim "Türkçe edebiyat" demekte ısrarlı.
Türk dilinin, Türk edebiyatının, Türk fikir hayatının yetkin kalemi Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun'un, Bilge Kültür Sanat Yayınları arasında iki kitabı yeni çıktı: "Türkçülük Yazıları" (255 s.) ve "Türklük Bilimi Yazıları" (236 s.).
A. Bican Ercilasun İzmir doğumlu. Ailesi Kıbrıs'a göçtü. Kıbrıs'ta başladığı ilkokulu İzmir'de tamamladı. İzmir İmam Hatip Lisesi'ni (1962), fark derslerini vererek Edremit Lisesi'ni (1963) ve İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü bitirdi (1967). Aynı yıl Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi'ne Türk dili asistanı olarak girdi. 1971'de Hacettepe Üniversitesi'ne, 1983'te Gazi Üniversitesi'ne geçti. 1979'da doçentliğe, 1986'da profesörlüğe yükseldi. Türk Dil Kurumu Başkanlığı (1994-2000) yaptı. Hâlen Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü'nün başkan yardımcısı.
Ercilasun Hoca, Türk dili, Türk edebiyatı, Türk lehçe ve şivelerinde birçok esere imza atmıştır. "Gülnar" adıyla bir romanı vardır.
"Türk ne, Türkçe ne, Türkçülük ne?" sorularının cevabını Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun'un bu iki kitabında buluyoruz.
"Türkçülülük ne?" sorusunun cevabını Ercilasun Hoca'dan okuyalım:
"Türkçülük, Türk milletini yükseltme ülküsünün adıdır.Bu çok kısa tanımı açmak için Türk, millet, yükseltme ve ülkü kavramları üzerinde durmak gerekir. Türk, büyük bir çoğunlukla Türk soyundan gelen, Türk dilinin kollarından birini konuşan tarihin belirli dönemlerini Türk adıyla ve ortak olarak yaşayan tarihî veya bugünkü Türk vatanlarından birinde doğup büyüyen, özü Türk olan bir kültürü paylaşan insanların oluşturduğu sosyolojik topluluktur. Bu tanım içinde ortak olan beş unsur vardır: soy, dil, tarih, vatan, kültür. Bu ortak unsurların tamamı veya bir kısmı, hatta bazen sadece biri bir insanı Türk yapar. Önemli olan insanın kendisini, ortak unsurlar dolayısıyla Türk kabul etmesidir. Elbette ortak unsurlar arttıkça insanların kendini bir milletten kabul etme ihtimali artar; aksi durumda ihtimal azalır. Ancak sadece bir ortaklığa dayanarak kendini Türk kabul eden hiçbir kimseyi de biz Türklüğün dışında kabul etme hakkına sahip değiliz."(Türkçülük Yazıları, s. 17)
Azerbaycan-Ermenistan savaşından sonra "Turan" kavramı tekrar gündeme geldi. Biz "Turan" idealini evvelden beri vurguluyoruz. Turancılığa karşı çıkanların kiminin Türklüğe alerjisi var, kimi ise, eski Sovyet yayılmacılığının uşaklığından hâlâ kurtulamamış; Turancılığı kendilerince "ırkçılık, gericilik" görür. Bütün Türklerin birbiriyle barışık olmasının, birbiriyle dayanışmasının adıdır Turancılık. Bu birlik kime dokunuyorsa, karşı çıkanlar onların uşaklarıdır!
Ahmet Bican Hoca, Kazakistan'ın lideri Nursultan Nazarbayev'den şu sözleri aktarıyor:
"Ne mutlu Türklere, büyük bir tarihleri var! Fakat aynı zamanda ne acı! Bugün paramparça olmuşlar. Üstelik kardeşlerinin bir kısmı da yaban pençeleri altında, işkenceler altında. Bir bölümü de Türklüğü unutup gitmiş. Kimisi ümmet diye söylenip duruyor, kimisi beşeriyet diye. Esiz e, esizim e!" (s. 246). (Son kelimeler Yenisey yazıtlarında geçen hayıflanma ünlemleridir.)
Daha bitmedi. "Türk edebiyatı mı, Türkçe edebiyat mı?" tartışmalarına gireceğiz.