Temel sorun yoksullaştırma

Dikkatinizi çekerim, yoksullaşma demedim, yoksullaştırma dedim. Türkiye’de halk, bilerek ve isteyerek, planlı olarak yoksullaştırılıyor.

Kendiliğinden yoksullaşmıyor.

Tembelliğinden de yoksullaşmıyor.

İktidarın bizzat kendisinin uyguladığı ekonomi politikalarıyla yoksullaşıyor.

İktidar, güç demek; yetki demektir. Ve her yetki, beraberinde gücü barındırır. Bu sebeple, yetki kullanımı güç kullanımıdır. Yetkiniz yoksa gücünüz de yoktur.

Ancak bir şey daha var.

Yetkiniz varsa, sorumluluklarınız da vardır. Sorumsuz yetki olmaz. Olursa onun adına keyfiyet denir ki, iktidar yetkisi kesinlikle sorumsuz olamaz.

İşte bu sebeple, ülkede ters giden her şeyin arkasında o sorumluyu arıyoruz. O sorumlu da yönetme yetkisini kullanan iktidar olduğu için, iktidarı suçluyoruz.

Neden her şeyin arkasında iktidarı arıyorsunuz, sorusunun cevabını böyle verdikten sonra, gelelim yoksullaştırma meselesine.

AKP, iktidara geldiğinde dolar kaç liraydı?

1 lira 37 kuruş.

Şimdi nereye çıktı?

32 lira 23 kuruşa.

Türk parasını korumuşlar diyebilir miyiz?

Hayır!

Değersizleştirdiler.

AKP iktidara geldiğinde de Türkiye ekonomik krizdeydi. ABD’den Kemal Derviş, ekonominin başına getirilmişti. Türkiye’nin krizde olduğu dönemdeki dolar fiyatı ile AKP’nin iktidara gelip 22 yılını geride bıraktığı içinde yaşadığımız süreçteki dolar fiyatı arasında uçurum var.

O dönemde Türkiye’nin şeker fabrikaları duruyordu.

Onlarca kamu işletmesi satılmamıştı. Mevcut iktidar sahipleri, Türkiye’nin nesi var nesi yok hayırsız evlat gibi sattı.

Sonra?

Ülkenin refah düzeyi mi arttı?

Hayır!

Eğitim, tarım, sanayi, sağlık, ormanlar, denizler, bilim, üniversite… her neyimiz varsa topyekûn bir sıçrama mı yaptık?

Gene hayır!

Hukukta, tıpta, mühendislikte, sosyal bilimlerde ve fen bilimlerinde büyük başarılar mı elde ettik?

Etmediysek, bu ülkenin parası nereye harcandı?

Yol yapılıyor, yapan şirketlere geçme garantisiyle.

Köprü yapılıyor, şehir hastaneleri yapılıyor gene aynısı. Kısacası, her ne yapılıyorsa hazinenin damarlarına bir hortum bağlanıyor. Milletin kanını çektikçe çekiyor.

Toplanan bunca vergi de cabası.

Kim bunlar?

Kaça yaptırdınız?

Neden, geçmiş iktidarlar gibi devlet ihalesiyle kendiniz yapmadınız, diye istediğiniz kadar sorun. Cevap yok.

Bunların hepsi yandaş. Hepsi, iktidar zenginleri. Hepsi, Türk ekonomisinin ve hazinesinin içini boşaltan gider delikleri. Bir de vergi vermeyenler var. Vergi affıyla sürekli ödüllendirilenler var.

Bu imtiyazlı, iktidar seçkinleri ve zenginleri, Türkiye’deki yoksullaştırmayı seviyor. Yoksullaştırdıkları toplum kesimlerine yardım ederek vicdanlarını rahatlatıyor olabilirler. Benzer özellik hırsızlarda da görülüyor. Çaldığı parayla hacca gidenler var. Diğer taraftan, seçim dönemlerinde yardımları çoğaltarak, çeşitli hediyelerle süsleyerek, yoksullaştırdıklarından aldıkları hayır dua ve aferinlerle, yeniden iktidar oluyorlar.

Çelişkiye bakar mısınız?

Bir de koskoca ülkenin çalışan kesimine bakın. Memur dışında kalan hemen tamamına yakını asgari ücretli. Dünyada benzeri yok. Bunların çoğu üniversite mezunu. Bin bir zahmet ve hevesle üniversite okumuşlar ve yüksek diplomaya uygun yüksek ücretle iş bulup çalışacaklarını sanıyor.

Mümkün değil.

Mevcut iktidarın yönettiği ekonomi buna izin vermez. Bu ekonomi, mümkünse beleş çalışacak insan arıyor. Eğitimle ekonomi, ekonomi ile Türkiye’nin kalkınması ve geleceği arasında ilişki kuran var mı da, yüksek diploma, yüksek gelir elde etsin?

İktidar sahiplerinin eğitimden anladığı, dini bilgileri öğrenmiş, höt deyince oturan, kalk deyince kalkan, sormayan ve sorgulamayan, uslu bireylerden ibaret büyük bir itaat toplumu.

Kısaca dindarlaşmış sürü.

Aranılan toplum bu.

Halkı fakirleştirdikten sonra, buna rıza göstersinler diye dini alet olarak kullananlardan korkulmaz mı?

Ne diyor adamlar?

“Önce fakirler cennete gidecek.”

Neredeyse “iyi ki yoksulsun dua et, bir de bizi düşün” diyecekler.

Lüks arabalara binip çakarla yol açanların bahtına ağlayabilirsin.

Yazarın Diğer Yazıları