Suçu şerefi olan Âşık Mahzuni Şerif
-Anadolu'yu kucaklayan âşık-
Âşıklar, bağrından çıktığı toplumun üzüntülerini ve sevinçlerini şiirlerinde dile getirip, toplumun adeta aynası olmuşlardır. Bu aynanın temsilcileri olan âşıklar yaşadıkları dönemin değerlerini, siyasi olaylarını, toplumsal çarpıklıkları sergileyip gelecek kuşaklara taşıyan kültür elçileridir.
Asıl adı Şeref Cırık olan ve 17 Kasım 1939'da Kahramanmaraş'ın, Afşin ilçesinin, Berçenek Köyünde doğan Mahzunî Şerif âşıklık yolunda kendine kılavuz olarak Pir Sultan'ı seçtiğini, ses ve tavır olarak Davut Sularî'den, toprak sevdalısı olarak da Âşık Veysel'den etkilendiğini söylemiş, Pir Sultan felsefesinde, Veysel uysallığı içinde Davut Sulari'den aldığı ses rengine ustalığını katıp Mahzuni kimliğini oluşturmuştur.
Edebiyatta gül, bülbül, çiçek edebiyatı ile uyutma geleneğini bozarak Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idam edilmesi üzerine, "Erim erim eriyesin" türküsünü söyleyecek kadar yürekli davranıp dört ay tutuklu kalmıştır.
Mahzuni'nin sevilmesinde önemli payı olan şiirlerinin bir bölümü:
Marangoz çalışır, kapısı yoktur
Berberin sakalı herkesten çoktur
Çalışan aç gezer soyanlar toktur
Ne adavet kalkar ne düzen biter
biçimindeki sosyal içerikli şiirleri ve taşlamalarıdır.
Onun deyişlerinde işçiler, hastalar, yoksullar, görevini kötüye kullanan memurlar dünyayı sömüren Amerika yer alır. Bir yerde son dörtlüğü:
Mahzuni Şerif uyuma
Gün geldi çattı akşama
Bizden selam Vietnam'a
Amerika katil katil!...
biçimindeki türküsünü okuyunca Mahzuni'ye neden Amerika katil diye sorduklarında: "Ben ulusal kurtuluş savaşı veren bağımsızlığını kazanan bir ulusun ozanıyım. Bütün ulusların halklarını sevdiğim kadar Amerika halkını da severim. Katil diye vurgulamam, o halklara değil Amerika'nın yöneticilerinedir. Amerika katil deyişim Kore'de, Vietnam'da ve birçok ülkede binlerce insanın öldürülmesine neden olmasındandır" demiştir.
Mahzuni'nin şiirleri; aşk şiirleri, taşlama türünde sosyal içerikli şiirler ve inanç şiirleri olmak üzere incelenebilir.
Toplumun her kesimi tarafından sevilen ve kendisine haklı bir şöhret kazandıran:
İşte gidiyorum çeşm-i siyâhım
Önümüze dağlar sıralansa da
Sermayem derdimdir servetim âhım
Karardıkça bahtım karalansa da
gibi TRT repertuvarına girmiş deyişleri âşık edebiyatı içinde önemli bir yere sahiptir.
Önemli toplum sorunlarından biri olan yoksulluk Mahzunî'nin şiirlerinde geniş olarak ele alınır:
Bu ne biçim adalettir
Öldürecek zam fakiri
Açlık en büyük nahlettir
Öldürecek zam fakiri
gibi deyişlerinde fakirlik ve gelir adaletsizliğini dile getirmiş,
Toprağa karışmış fakirin teri
Ağlamak bilir mi beylerin dili
Size beyefendi bize serseri
Deyin babo deyin meydan sizindir
diyerek de halkın emeğini ve parasını yiyen, haksızlık eden, zalim insanları eleştirmiş, Tevfik Fikret'in "Hanı Yağma" şiirini anımsatmıştır.
Hele bugünlerde halkın dilinden düşmeyen:
Yoksulun sırtından doyan doyana
Bunu gören yürek nasıl dayana
Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana
Bilmem söylesem mi söylemesem mi
biçimindeki türküsü sanki yıllar önce geleceği bilmiş gibidir.
Mahzunî, 80'li yıllardaki anarşi ortamından çok etkilenmiş, yetişme tarzı gereği insancıl tavrı ile öğüt vermekten geri durmamış ve:
Boşa doğüşmeyin bizim yiğitler
Sizi vurduranlar vurulmuyor ki
Kim bilir nerede hangi koltukta
Kömürde tarlada yorulmuyor ki
biçimindeki söylemleriyle döğüşmemelerini öğütlemiş, toplum barışını sağlamada üzerine düşen görevi ustaca yerine getirmiştir.
Mahzunî, gençlerin kendi kültürlerini unutarak Batı müziğine kapıldığını, saz çalmayı bıraktığını, dağlarda bile gitar çalındığını ve yabancı sanatçılara hayranlığın arttığını, bu durumunda kendi kültürümüze zarar verdiğini:
Mahzunî sazıyla ayıp
Böyle çaldım insan sayıp
Adına pop müzik deyip
Bana gülme tenekeci
biçiminde dile getirir.
Mahzuni, Anadolu'da kadının her zaman evin direği, erkeğin vefalı arkadaşı, çocuklarının annesi olarak önemseyip:
Ey erenler şu dünyada
Erkek yolcu kadın yoldur
Nazenin bir bahçe imiş
Erkek bülbül, kadın güldür
biçiminde duyarlı şiirler söylemiştir.
Alevîlikteki 'Mehdi' inancına işaret ederek, dünyaya tekrar gelineceği fikrini vurgulayan Mahzunî:
Ben Mehdi değilim, amma erenler
Bugün ölür yarın gene gelirim.
Ya bir ceylan canda ya bir çiçekte
Değişerek başka sene gelirim.
diyerek ölümü basit insanların sonu olarak gören Âşık Veysel gibi ölüm karşısında ölümsüzlüğü, kalıcı olmayı savunur. Bir şiirinde Veysel:
"Evvelde topraktır sonrada adım
Geldim gittim bu sahnede oynadım" (Âşık Veysl)
diyerek insanın tekrar dünyaya geleceği görüşünü savunmakta, Tanrı'dan gelen yine Tanrı'ya dönecek denen Bakara Suresi'ne telmih yapmaktadır.
Malinowski'nin işlev kuramı çerçevesinde Mahzuni'nin şiirlerinin folklorun dört işlevine ve İlhan Başgöz'ün buna ilave ettiği "Protesto" işlevine uygunluk gösterdiği sezilmektedir.
Âşık Tarzı Şiir Geleneği'nde İstanbul, Erzurum, Kars, Sivas ve Zile'deki bazı kahveler Âşık Kahveleri kimliğine bürünmüş, âşık fasıllarının en fazla icra edildiği mekânlar olmuşlardır.
Murat Çobanoğlu, Şeref Taşlıova gibi âşıklar âşık kahvelerinde sanatlarını icra ederken, Âşık Mahzuni de sanatını konserlerde, Cem evlerinde icra etmiştir.
İşlev kuramlarından "inançlara, değerlere ve törelere destek verme işlevi"ne göre; Âşık Mahzunî'nin şiirlerinde Alevi-Bektaşi kültürünün ön plana çıktığı görülmektedir.
"Kültürü gelecek kuşaklara aktarma ve eğitim işlevi"ne göre de Âşık Mahzuni'nin şiirlerinde atasözleri, deyimler, arkaik sözcüklerle alkış ve kargışlarla yüklü kültürün gelecek kuşaklara aktarımı sağlamaktadır.
"Toplumsal ve kişisel baskılardan kurtulma işlevi" bakımından Âşık Mahzuni'nin şiirlerinde hak, adalet, fakirlik, zam, ırkçılık gibi sosyal ve ekonomik konulardaki eleştiriler dile getirilmiştir.
Mahzunî'nin şiirlerindeki zalim-mazlum çatışmasının temelinde Kerbela'da Hz. Hüseyin'e yapılan zulüm yatar. Mahzunî bu durumu:
Der Mahzuni gör zulümü
Göğe savurdun külümü
Mazlumun hakkı zalimi
Âlim Allah yıkar gider.
biçiminde dizelere aktarmıştır.
Şiirlerinde birçok güncel konuyu dile getiren, ambargo, Amerikan üsleri, Sivas olayları, terör, rüşvet, düşünce suçları, deprem, Kore'ye asker gönderilmesi, moda, futbol, vb. kısaca halkın gündeminde ne varsa Mahzunî'nin şiirlerinde onu buluyoruz.
Sivas olaylarında ölen aydınları anarak, insanların kendisi gibi düşünmeyenlere yaptığı zulmü eleştiren Mahzunî:
"Günah ne Sivas'ın ne Sivaslı'nın
Bin yıllık pusuda yatanlarındır"
sözleriyle memleketimizin insanlarını birbirine düşüren kötü niyetli kişileri yerer.
Mahzunî, Atatürk'ü bir rehber olarak görmüş, "Kara peçe, yakışmıyor kullara" sözleri ile kılık kıyafet, devrimini vurgulayarak, "Minnetim kucaklar seni" sözleriyle Atatürk'e olan bağlılığını ve sevgisini dizelere aktarmıştır.
Çanakkale'yi ve Kıbrıs Barış Harekâtını şiirlerinde ortak bir değer olarak alan, Mahzuni, "Benim memleketim yok senden başka" diyerek memleketine olan bağlılığını göstermiştir.
Âşıklık geleneğinin yükünü küçük yaşta omuzlayan Mahzunî, gönlünden diline yansıyanı çekinmeden söylemiş, yüreğinden acı hiç eksik olmamış. Hüznü katık acıyı bal eyleyip 17 Mayıs 2002'de son kez vurmuş tezeneyi ömür sazına. Vasiyeti üzerine sarılmış Hacıbektaş toprağına. Ruhu şad, mekanı cennet olsun.