Türk Kültürünün Halk Bayramı Nevruz
Nevruz, tüm Türk toplumlarının en önemli değerlerinden biridir. Aslında güneşin koç burcuna girdiği gün olup miladi 22 Mart’a rastlamaktadır. Bu nedenle Nevruz’a Mart dokuzu da denmektedir. Bu tarih Türklerde yılbaşı olarak kabul edilir. Asya'dan Balkanlara kadar çok geniş bir bölgede yerel renk ve inançlarla kutlanan Nevruz, her ulusun kendi kültür değerleriyle özdeşleşmiş, özü itibariyle baharın gelişinin kutlandığı ve coşkuyla karşılandığı bir gündür. Türklerde kış mevsimi çeşitli bölgelerimizde çile ayları olarak ifade edilmektedir.
21 Aralık- 30 Ocak arası zemheri, olup büyük çiledir.
30 Ocak’tan 22 Mart’a kadar olan ve hamsin adıyla bilinen dönem küçük çiledir.
Bilindiği gibi Hızır inancı doğrudan doğruya baharın gelmesi merasimi ile ilgili bir inanç olup Hıdrellez adı ile 5 Mayıs’ı 6 Mayıs’a bağlayan gece ve 6 Mayıs günü olarak bilinir. Oysa Anadolu’nun çeşitli yerlerinde Zemheri’nin 27’si ile Şubat ayının üçüne kadar olan günler arası olarak kabul edilir.
Nevruz, yeni anlamına gelen “nev” sözcüğü ile gün anlamını taşıyan "ruz" sözcüğünün birleşmesiyle oluşmuş Farsça kökenli bir birleşik sözcüktür. Birleşik sözcük olarak nevruz “yeni gün, yeni yılın ilk günü” anlamlarına gelmektedir. Nevruz sözcüğünün Farsça kökenli oluşu araştırmacıların çoğunu yanıltmış ve Nevruz’un İran kökenli bir bayram olduğu yargısına ulaştırmıştır. Ancak son yıllarda özellikle İslami kaynakların taranması sonucunda ulaşılan kanıya göre Nevruz bir Türk bayramıdır.
Bazılarının Nevruz’u Zerdüştlük dinine ve bu dinin kurucusu Zerdüşt’e bağladıklarına tanık olmaktayız. Ancak Zerdüşt İranlı değildir… Nevruz İran menşeli bir bayram değildir. Türk menşeli olup bilâhare İranlılara ve diğer kavimlere geçmiştir.
Eski Türklerde ve İranlılar arasında Nevruz yılbaşı olarak kabul görüyordu. Miladi olarak 21 Mart’a, Rumi takvime göre de 9 Mart’a karşılık gelmektedir. Bu nedenle Nevruz bazı toplumlarda Mart dokuzu olarak kutlanır. İlk Türk takvimi olan 12 hayvanlı Türk takviminin başlangıcının 21 Mart’a rastladığı ve Ergenekon’dan çıkışın bir simgesi olarak kutlandığını belirtmekte yarar vardır.
Anadolu’da Nevruz-i Sultan, Sultan Nevruz, Navrız, Mart dokuzu gibi adlar verilen Nevruz, farklı yörelerde değişik biçimlerde kutlanır. Tarımsal uğraşın yoğun olduğu yörelerde bir tür bolluk ve bereket töreni olma özelliği de taşımaktadır. Alevi-Bektaşi topluluklarda ise inanca dayalı bir anlam da ifade etmektedir.
Alevi-Bektaşi topluluklarda Nevruz, Hz. Ali’nin doğum günüdür, Hz. Ali ile Hz. Fatma’nın evlendikleri gündür, Hz. Muhammed’in veda haccı dönüşü Hz. Ali’yi kendine halife tayin ettiği gün olması özelliğini de taşımaktadır. Bu günün sabahı mürşidin okuduğu duadan sonra süt içilir, Nevruziye adı verilen şiirler, nefesler ve Hz. Ali’nin Mevlidi okunur. Nevruzda önceden hazırlanmış olan çöreklerle mezarlık ziyaretine gidilirdi.
Osmanlı döneminde Nevruz günü padişaha “nevruziye” adı verilen kasideler sunulurdu. Bu kasidelerde ağaçların yeşermesi, havanın ısınması gibi konulara yer verilir, Nevruz günü Adem’in yaratıldığı, Nuh’un gemisinin karayı bulduğu, Hz. Ali’nin doğduğu, halife olduğu anlatılır, Nevruz gecesi bütün dileklerin yerine getirildiği belirtilirdi. Padişah da “nevruziye bahşişi” dağıtırdı.
Nevruz, Türk dünyasının engin coğrafyasında yaşayan toplulukların pek çoğu tarafından gelenekler yumağı içinde yaygın olarak kutlanan, Türk'ün yaratılış felsefesinin, inancının, hayat tarzının ifadesidir. Nevruz, bir dinin veya mezhebin bayramı olmayıp her kesim tarafından benimsenen İslâmiyetten çok öncelere giden önemli bir Türk halk geleneğidir.
Çin kaynaklarından Kutadgu Bilig'e, Kaşgarlı Mahmud'dan Bîrûnî'ye, Nizâmü'l Mülk'ün Siyasetnâme'sinden Melikşah'ın takvimine ve Akkoyunlu Uzun Hasan’ın kanunlarına kadar gelen bir çizgide Nevruz ile ilgili kayıtlar eldedir.
Kadı Burhaneddin Ahmed, Şah İsmail (Hataî), Sultan I. Ahmed ve Sultan Dördüncü Murad gibi hükümdarların, Mustafa Kemal Atatürk'ün; din adamlarımızdan Kazasker Bâki Efendi ve Şeyhülislam Yahya Efendilerin, şairlerimizden Kuloğlu, Pir Sultan Abdal, Kaygusuz Abdal, Fuzulî, Nev'î, Nef'î, Nedim ve Namık Kemal gibi şairlerimizin; büyük Azeri şairi Şehriyar'ın ve büyük Türkmen şairi Mahdumkulu'nun Nevruz bayramının gelişini "Nevruziye" veya "Bahariye" denilen şiirlerle kutladıkları da bilinmektedir.
Asya’nın ortak bayramı olan Nevruz’un, Türk Dünyası halklarındaki görünümüne bakıp Anadolu’daki nevruz uygulamalarıyla karşılaştırdığımızda ortak kültür değerlerinin ne denli belirgin olduğu görülmektedir.
Örneğin; Kırgız Türklerinin ayin sırasında yapılan ardıç ağacı ile "alazlamaları" (tütsüleme), belli ağaçların koruyucu ve arındıncı niteliğine inanan Türklerin ağaç kültünden geldiği görülmektedir. Kırgızların bebeğin beşiğini ardıç ağacından yapmaları, Anadolu’da olduğu gibi ardıç ağacının kutsal sayılmasından kaynaklanmaktadır.
Kırgızistan’da nevruz günü meydanlarda ulu ateşler yakılıp, çocuk-büyük, kadın-erkek demeden ateşten atlama geleneği Anadolu’da da bire bir uygulanmaktadır.
Türkistan kökenli Saha Türklerinde dualarla yakılan ateşten atlaması, Ak ağaçlara başta genç kızlar ve genç erkekler olmak üzere halkın yeni yılda olmasını istedikleri dileklerini tutarak bez parçası bağlamaları Anadolu’daki nevruz uygulamasının Saha Türkleri arasındaki pratiklerden olduğu görülmektedir.
Azerbaycan'da her yıl Mart'ın 21-23'ünde, Nevruz bayramı büyük törenlerle kutlanır. Mezarlık ziyareti yapılır. Bu ziyaretlerde hazırlanan helva pilav ve diğer yiyecekler fakirlere dağıtılır. "Gapı Pusma", "Suya Yüzük Atma", "Su Başı", "Baca Baca" adetlerinde uzun yılların gelenekleri çeşitli motif ve oyunlarla sürdürülür. Dileklerle saksıya dikilen tohum çimlendirilir. Anadolu’da uygulanan pratiklerle büyük ölçüde örtüşmektedir.
Türk dünyasında, farklı adlarla günümüze kadar ulaşan tabiatın ve millî uyanışın birleştirilmesi anlamını taşıyan Nevruz (Yeni Gün): Sultan-ı Nevruz, Nevris, Novroz, Ulu Kün, Ergenekon, Çağan, Babu Marta, Kürklü Marta, İlkyaz Yortusu, Yeni Gün, Mereke, Mart Dokuzu, Bahar Bayramı, Yörük Bayramı, Mevris gibi adlarla anılan Nevruz; Türk insanını birbirine kenetleyen, bağlayan, Ergenekon'dan demir dağları eriterek dirilen atalarının ruhlarıyla yanan bir ateştir.
Bu ateş, hiç sönmeden binlerce yıl yandı ve gelecekte de kıvılcımlarından binlerce gönlü tutuşturarak "ortak kültür ocağı"nda yanacaktır. Avrasya'nın, Türk âleminin Nevruz toyu kutlu olsun,
NEVRUZ
Ben Nevruzum
Kiminiz
Bahar bayramı dersiniz bana
Kiminiz yeniden doğuş dersiniz
Alet edip durur kimileriniz
Toplumsal farklılıklara
Ne demirci Kava'yım
Ne siyasi simgeyim toplumlarda
Birliğin
Beraberliğin
Kardeşliğin adıyım
Bütün yüreklere yer etmiş
Gönüller sultanıyım
Ben Nevruzum
İlk çiçeğiyim doğanın
Uç veririm karlar arasından
Beni gören güneşin yüzü güler
Cemreler uçuşur peş peşe
Havaya
suya
Toprağa
Nefes veren gizemim
Kardelen de derler adıma
Çiğdem de
Halk dilinde nevruz çiçeğiyim
Peşimden gelen papatyayla,
Gelincikle
Anadolu kırsalında
Süslerim yamaçları
Doğada uyanışın adıyım
Ben Nevruzum
Kiminiz
Kutsal yüzümü seversiniz benim
Çekip durursunuz bir yanlara
Oysa ben eşitliğin adıyım
Dengeyim gece gündüz arasında
Baharı başlatan
Evrensel bir çizgiyim
Yol-yordamım halk yaşamında
Geleneğim öteden beri
Töre gibi
Atalar kültüyüm
Ben Nevruzum
Hun Türklerinden beri
Türk halklarının bayramıyım
Altay Türklerinde cılgayak
Karaçay'da toy
Türkmen'de teze yeldir adım
Başkurt'ta ekin bayramıyım
Doğada canlılığın
Coşkuyla karşılanışıyım
Ben Nevruzum
Çocuklarda çiğdem eğlencesiyim
Çiğdem pilavında ağız tadı
Nevruz sofralarında bereketim
Sazların inleyen telinde
Ezgiyim şamandan beri
Ateşimin üstünden atlayanlara
Günahlardan
Nazarlardan arınmayım
Dilek kapısıyım genç kızların
Baharı kucaklayan
Halk bayramıyım
Mehmet YARDIMCI
Türk Kültürünün Halk Bayramı Nevruz
Çanakkale Savaşına Girişimiz Ve Anılardan Yansıyanlar
İstiklâl Marşımız, Türkiye Cumhuriyetinin bir belgesi, vatanımızın tapusudur.
Dünyanın güzelliği, kadınların gücünde saklıdır
Balkanlardaki Anadolu
Batı Müziğini Anadolu Müziğiyle Harmanlayıp Bir Döneme Damgasını Vuran CEM KARACA
Küreselleşme Sürecinde Sevgililer Günü Ritüelleri ve Hıdırellez
TOKATLI GEDAÎ VE GEDAİ’DE TELMİH SANATI
Kıbrıs Türk Edebiyatında Kadın Şairler
PiR SULTAN’IN YARATICI GÜCÜ VE DİL EGEMENLİĞİ









