Şu 'barış' akademisyenleri!

Üniversitelerden dünya kadar akademisyen atıldı.

Üniversiteye intisap etmek öyle kolay değil. Belli seviyedeki insanlar akademik hayata geçebilirler. Eğer hakkını vermek istiyorsan, o yolun ne kadar çetin olduğunu bilmelisin. Kayırmalar olmuyor mu? Oluyor, hem de nasıl! Ama kayırılanlar da belli seviyeyi tutturanlardır. Yoksa iş sahibi olayım diye üniversiteye geçilemez; bir yerde tökezlerler.

Fethullahçılar, üniversiteyi çok önemsediler. Çok insan yetiştirdiler ve yerleştirdiler.

15 Temmuz'dan sonra "Fethullahçı!" dedikleri kimi buldularsa atıyorlar. Attıkları yetmezmiş gibi bir de hapse tıkıyorlar. PKK iltisaklılar -ki birkaç yüz sadece- ve Fethullahçılardan yedi bin akademisyenin üniversiteden atıldığı söyleniyor. Sayı çok fazla... Bunlar ellerine silâh mı almış? Silâh kullananları mı desteklemişler? Hükûmeti yıkmak için gizli örgütlenmeye mi gitmişler? Hiçbir şey bilmiyoruz. Bir kısmı ByLock kullanmış olabilir. ByLock kullandığı için doğrudan "örgüt" mensubu mu saymalı, yoksa yazışmalarına mı bakmalı? Suç unsuru mu aramalı? ByLock kullandıkları tespit edilenler otomatikman yedi yıl ceza alıyorlar.

PKK'lılar meselesi... Hani şu kendilerine "barış akademisyenleri" diyenler. Bir kısmı atıldı, bir kısmı duruyor. Ankara ve İstanbul'da kuruluşunda Amerikalıların rol oynadığı iki "gözde" üniversiteden ise bir kişi bile atılmadı. Neye göre bu keyfilik? Burada duralım.

Bir akademisyen, bir öğretmen suça bulaşmışsa cezasını çekmelidir. Aldığı ceza üniversiteyle ilişkisini kesmesini gerektiriyorsa, elbette kesilir. Ama hiçbiri ceza almamış, "Hadi attım seni!" denebilir mi? Bunca yıl öğrenci yetiştirdiler. Pasaportlarına el koyuyorsun, maaşlarını kesiyorsun, emeklilik haklarını gasp ediyorsun... Ceza o kişiye değil; aileye veriliyor. Çocuklar ne yiyip içecekler? Babalarını, annelerini kapı önüne koyan "devlet"e küsmeyecekler mi? İntikam hissini içlerinde gide gide büyütmeyecekler mi? "Cemaatçilik"ten atılanlar için de bu sözüm.

KHK'yla atılanlar yanında üniversite yönetiminin inisiyatif kullanarak attıkları var. En son 9 Eylül Üniversitesi'nden 13 akademisyen, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın PKK bildirisini imzalayan 1128 akademisyen hakkında yürüttüğü soruşturmaya dayanılarak süresiz açığa alınmışlar. Bu akademisyenler, aynı şeyleri söylüyorlar: "Barış istedik bizi attılar."

Amiyane söyleyeceğim kusura bakmayın: Yemezler!

Çıkın imzaladığınız metni bir okuyun, ondan sonra biz "Barış istemiştik." deyin... Diyebilecek misiniz?! Kaç defa bu köşede yazdım. Bu metin doğrudan Türkiye Cumhuriyeti'ni suçlama, hendekleri savunma, PKK'yı aklama metnidir. O akademisyenlerle, istedikleri platformda tartışırım... "Barış bildirisi" PKK bildirisi mi, değil mi? Bu hususta Ak Parti Genel Başkanı R. T. Erdoğan gibi düşünüyorum. Onlar hakkında ne söylemişse doğru söylemiştir.

Burada haksızlığa karşı da direniyorum. Hiçbir akademisyen, "Seni attım." diyerek ihraç edilemez. Hâkimlerin karşısına çıkarlar, PKK'yı destekten cezalarını alırlar sadece... Yine de bunları, çocuklarını açlığa mahkûm edemezsin. Tazminatlarını verirsin, emeklilik haklarını tanırsın.

Hükûmet edenler "adaletsizlik" üzerine bin defa düşünmeliler.

Yazarın Diğer Yazıları