Sözleşmelerin uygulanması da ülkelerin gücüne göre olunca…
İsrail hükûmeti, Hamas’ın 7 Ekim’deki saldırısından bu yana Gazze’yi dünyanın gözü önünde bombalıyor.
Aslında dünya kamuoyu için İsrail hükûmetinin bu soykırım amaçlı katliamları yeni değil. Daha önce de defalarca Filistinli sivil halka yönelik saldırılar gerçekleştirdi ve dünya devletleri daha önce de defalarca göstermelik kınamalarla bu katliamlara seyirci kaldı.
Peki, İsrail hükûmetinin bu saldırıları ve söylemlerindeki şiddet ve nefret dili, ABD gibi güçlü devletlerin desteğini almakla hukuken aklanmış oluyor mu?
Uluslararası hukuk ne diyor?
1864’te imzalanan Cenevre Sözleşmesi, çatışmalarda sivillerin korunması için uluslararası hukukun çerçevesini belirledi. Daha sonra uğradığı revizelerle 1949’da dört sözleşmeden oluşan bir konvansiyona dönüştü ve 1977’de de çeşitli protokoller eklenerek savaş sırasında sivillerin korunması gerektiğinin altı iyice çizildi.
1954 Silahlı Çatışmalarda Kültürel Varlıkların Korunmasına Dair Sözleşme, 1972 Biyolojik Silah Sözleşmesi, 1980 Konvansiyonel Silahlar Sözleşmesi, 1992 Arkeolojik Mirasın Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesi gibi pek çok sözleşme çatışmaların sivil halka ve kültürel mirasa zarar vermemesi için imzalandı.
Tüm bu sözleşmelerin ardında, 2. Dünya Savaşı’nın yarattığı yıkımın tekrarlanmaması arzusu yatıyordu.
Yazılı sözleşmelere ihtiyaç duyulması da insanların önceki savaş ve çatışmaların yıkıcı etkilerini unutmasından, devletlerin ne olursa olsun kaybetmeme ve hedeflediği şeyi kazanma fikrini hukuktan üstün tutmasından kaynaklanıyordu.
Tıpkı bugünkü İsrail hükûmetinin yaptığı gibi.
İsrail hükûmeti bugün, yalnızca Cenevre Sözleşmesi’ni değil, İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’ni de Birleşmiş Milletler’in Kudüs’e yönelik aldığı kararları da alenen ihlal etmekte.
İsrail yargılanacak mı?
Uluslararası suçları yargılama hususunda yetkili mahkeme, 2002’de faaliyete başlayan Lahey Uluslararası Ceza Mahkemesi. Söz konusu Mahkeme, dört suç üzerinde yargılama yapmaya yetkili. Bunlar:
1.Soykırım.
2.Savaş Suçları.
3.İnsanlığa karşı işlenen suçlar.
4.Saldırı.
1998 tarihli Roma Statüsü’nün 8/2. maddesine göre ise savaş suçlarının başlıcaları şunlar:
-Sivillerin hedef alınması
-Askerî olmayan nesnelerin hedef alınması
-Askerî olmayan nesnelere orantısız saldırı
-Askerî olmayan nesnelere gereksiz zarar verme
-Askerî olmayan nesnelere saldırıda kullanılan silahların seçiminde gereksiz acıya sebep olma
-Askerî olmayan nesnelere saldırıda kullanılan silahların seçiminde çevreye zarar verme
-Askerî olmayan nesnelere saldırıda kullanılan silahların seçiminde uzun süreli zararlı etki yaratma
-Askerî olmayan nesnelere saldırıda kullanılan silahların seçiminde yasaklanmış silahların kullanımı
-Rehin alma.
Sivilleri hedef almak, bu kapsamda hastane, okul ve pazar yerlerini bombalamak, insani yardımları engellemek, tarihî yapıları yıkmak… İsrail bu suçları açık bir şekilde, tüm dünyanın gözü önünde işliyor.
Filistin dosyası zaten mahkemede
2015 yılında Roma Statüsü’ne katılan Filistin, Lahey Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin yargı yetkisini tanıyor. İsrail, Lahey Mahkemesi’ni tanımasa da suçun işlendiği yer Filistin toprakları olduğu için mahkemenin İsrail’deki yöneticileri yargılama yetkisi de mevcut.
Filistin, 2014 yılında İsrail hükûmetinin saldırılarını savaş suçu ve insanlığa karşı suç işlendiği iddialarıyla bu mahkemeye taşımış; iddia hakkındaki kanıtları yeterli bulan Mahkeme, 2021 yılında soruşturmayı başlatmıştı. Ancak yakın tarihte başlayan Ukrayna-Rusya savaşında Putin ve Rus komutanlar hakkında tutuklama kararını hızlı bir şekilde veren Mahkeme, Filistin-İsrail meselesinde bu kadar hızlı değil.
Ben bu satırları yazarken, İsrail hâlâ sivillerin üzerine bombalar atmaya devam ediyor. Siz bu satırları okuduğunuz saatlerde de muhtemelen ve ne yazık ki saldırılar aynı hızıyla sürüyor olacak.
Tarihte çokça acı çekmiş bir topluma hükmedenlerin bugün aynı acıların müsebbibi olması, tarihte yaşananlardan alınan derslerin unutulduğunun başlıca göstergesi. İşte bu yüzden savaşlarda sivillerin korunması, hukuki metinlerle garantiye alınmak istenmiş ancak metinlerin uygulanması da yine birkaç güçlünün elinde olunca ve o güçlüler, insan canına, dinine, ırkına göre farklı önemler verince, mazlumu korumaya kurallar yetmiyor.