Türk’ün tarihi Osmanlı tarihinden ibaret değil
Milletimizin tarihi hakkında ilk ve son öğrendiğimiz genel bilgi, ata yurdumuz Orta Asya’dan büyük bir kuraklık sonucu göç edip Anadolu’ya geldiğimizle sınırlı kalmıştır. Ne hikmetse bu ön kabul toplumun ekseriyetini yıllarca eski tarihimizi ve milletimizin köklerini merak etmeye ve araştırmaya gerek duymaz hâle getirmiştir. Bunun da en büyük nedeni eğitim hayatı boyunca müfredatlarda ata yurdumuz ve onların yaşadığı bölgelerle ilgili sathi bilgilerle yetinilmiş olmasıdır. Türklerin kurduğu devlet sayısının 16 devletle sınırlı kalmasının sebebi de bu sathi bilgi anlayışından kaynaklanmaktadır. Bence bu konudaki cehaletimizin en önemli etkeni de Osmanlı Tarihi’nin, tüm tarihimizin ve kurduğumuz devletlerin tarihinin önüne geçmesindendir. Evet, Osmanlı İmparatorluğu Türklerin kurduğu devletlerin en başarılılarındandır. Yaklaşık 7 asırlık ömründe 3 kıtaya hükmetmiş bu imparatorluğun muhteşem tarihi elbette milletimizin gururudur. Ancak bu, eski Türk tarihini unutmamızı ve ihmal etmemizi gerektirmez. Son dönemlerde milletimizin köklerini ve uygarlığını gündeme taşıyan akademik çalışmalar sevindirici ve gelecek için umut vericidir. Bu çabalara en yeni örneklerden biri de Prof. Dr. Kürşat Yıldırım’ın, “Eski Türk Tarihi” adlı kapsamlı çalışmasıdır. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Genel Türk Tarihi Anabilim Dalı’nda öğretim üyesi Prof. Dr. Kürşat Yıldırım’ın “Eski Türk Tarihi” adlı bu çok önemli eserinin 1. Cildi Ötüken Neşriyat tarafından kültür hayatımıza kazandırıldı.
Dört cilt olarak planlanan "Eski Türk Tarihi" serisinin Ötüken: Hunlar; Xianbeiler; Tabgaçlar; Juanjuanlar; Gök-Türkler; Uygurlar başlıklı bu ilk cildi Ötüken merkezli eski tarihimiz tüm ayrıntılarıyla ele alınıyor.
Prof. Dr. Kürşat Yıldırım burada; tarih görüşlerini, tarih bilimi çerçevesindeki kaynak ve saha araştırmalarıyla ulaştığı bilimsel bilgi ve yorumlarını sunmayı ve bunu yaparken siyasi tarihi bir bütün hâlinde, kronolojiye sadık kalarak, başından sonuna kadar kesintisiz bir şekilde vermeyi hedefliyor. Ana kaynaklardaki cümleleri ve sözleri tam karşılığından ve bağlamından koparmadan olduğu gibi aktarmaya, tarihi hakikatleri aslını bozmadan sunmaya, sonrasında gerekiyorsa yorumlar yapmaya gayret ediyor. Prof. Dr. Yıldırım akademik metot ve tekniklerden ödün vermeden mümkün olduğunca genel tarih okuyucusu tarafından da okunabilir tarzda kaleme aldığı bu eserinde araştırmaları sonucunda ulaştığı bilgileri, Türk bakış açısı ve ruhuyla yoğuruyor.
Türk milletinin yaradılıştan gelen temel özelliklerden en önemlisinin, yüksek askerlik ruhu ve devlet teşkilatçılığı olduğunun altını çizen Prof. Dr. Kürşat Yıldırım şu değerlendirmeyi yapıyor:
Bu yüzden, tarihin en erken zamanlarından itibaren Türkler yüksek medeniyetin temsilcileri hâline geldiler. Milattan önceki çağlarda doğuda Hunlar ile başlayan Ötüken merkezli "devletli" tarihimiz, Uygurların 840 yılında dağılmalarının ardından son buldu. Ötüken merkezli Türkler sonraki çağların da belirleyicisi oldular. Hâlihazırda yeryüzünde devletli veya devletsiz yaşayan bütün Türkler, işte o Ötüken’in mirasını taşımaktadırlar. Dünyanın dört bir yanında on milyonlarca kilometrekare toprağa yayılan, ana yurttan çıktıktan sonra gittiği yabancı yerleri yurt tutup Türkleştiren, bugünkü Türk varlığının mevcudiyetini sağlayan uzak atalarımızın devletçiliği Ötüken dediğimiz kutsal merkezde başladı. Her şey Ötüken ile başladı...
Ötüken Neşriyat
Tel:(0212) 251 03 50