Tarihi yanlışlara savaş açan asker
Okurların karşısına “Türk Tarihi Kronolojisi” adlı kitabıyla çıkan çıkan Kenan Sağlam sanılanın aksine tarihçi değil bir tıp doktoru. Uzun yıllar GATA’da görev yapan Profesör Tabip Tuğgeneral Kenan Sağlam tıp alanında 100’den fazla yurt dışı ve bir o kadar da yurt içi yayını, 500’den fazla bildirisi, 20’den fazla tıp kitabı yazarlığı ve editörlüğü olan donanımlı bir tıp adamı. Prof. Dr. Kenan Sağlam tarihçi olmadığı halde, bu alanda gördüğü yanlışlıkları düzeltmek amacıyla giriştiği Türk tarihinin kronolojisini yazma sürecini şöyle özetliyor:
“Seneler önce bilgisayarın başında ilgimi çeken bazı konuları araştırırken, arama motoruna ‘Kronolojik Türk tarihi’ yazdım. Karşıma çıkan bağlantılara sırayla girmeye başladım. Bilgiler hiç ummadığım kadar kirli idi. Neredeyse hiç birisinde birbirini tutan bilgiler yoktu. Tarihler, sınırlar, isimler birçok kaynakta birbirinden farklı idi. Devletin resmi kurumlarının sayfalarında bile ortak bir dil yoktu. Daha da kötüsü, çok girilen bağlantılardan birçoğu yalan, bölücü, Türk tarihine hakarete varan cümleler kuran, farazi, yanıltıcı bilgiler içeriyordu.
Bu bilgilerden akla yakın olanları toplayıp kendi ‘Kronolojik Türk tarihi’ notlarım olsun istedim. Niyetim topladığım bu bilgileri sanal dünyada yayınlayıp, arayıcıların mümkün olduğunca doğru bilgilere ulaşmasını sağlamaktı. Özellikle bilgiye aç genç beyinlerin, o Türk karşıtı saçma sapan kaynaklar yerine, ayakları bu topraklara basan birinin derlediği bilgilere ulaşabilmesiydi.
İşin içine girdikçe ne kadar güç bir işe giriştiğimi fark ettim. Ben bir tarihçi değilim, çok amatörce Türk tarihine meraklı biriyim. Okuduğum kitapların, dergilerin ve sanal dünya kaynaklarının, bu büyük tarihin kısacık özetlenmesinde bile, çok yetersiz olduğunun farkındayım. Ama iyi bir başlangıç olabilir diye düşünüyorum. Belki birileri bu amatörce çalışmayı geliştirip, sonuçta en doğru bilgileri içeren, genç beyinlere (yanıltıcı bilgiler dışında) kronolojik Türk tarihini sunabilen gerçek bir kaynakça ortaya çıkarabilir.
Yazım sırasında çoğu kaynağın farklı bilgiler verdiği tarihler, sınırlar, isimler arasından en çok sözü geçeni veya aklıma en çok yatanını seçtim. Başka bazı milletlerin de sahiplendiği tarihi toplulukları veya devletleri, fikir süzgecimden geçirdim, Türklükle bağlantıları olduğuna inandıklarımı Türk olarak değerlendirdim (Sümerler, Moğollar, Cengiz İmparatorluğu vb.). Türk olup olmadığı tartışılan topluluk ve devletleri de Türk kabul ettim. Adı üstünde ‘tartışma’, ancak kültür emperyalizminin baskısındaki toplumumuzda, bu devlet ve topluluklar her milletten kabul edilebiliyorlar fakat bir türlü Türk olamıyorlar.
Türklerin tarihi ne yazık ki daha çok Çin, Arap, Rus, Batı kaynaklarından öğrenilmektedir. Bunun sonucu olarak isimler, tarihler, olaylar, sınırlar o gözlerle belirlenmekte ve yorumlanmaktadır. Yüzyıllarca medeniyeti Yunanlılara bağlayan, bağlamak için Tarihi büken(!) batılı tarihçiler maalesef, Türklerin büyük tarihini görmezden gelmeye çalışmışlar ve çalışmaktadırlar.
Özellikle MÖ bilgiler daha çok Çin kaynaklarından gelmekte ve bunun sonucu Türkçe isimler yerine, Çinlilerin kullandığı isimleri bilmekteyiz. Bu kargaşa o düzeye gelmiştir ki Türk oldukları açık seçik ortada olan birçok kavim veya topluluk başka ırkların hegemonyasında görülmekte ve kabul edilmektedir. Neredeyse her verisiyle Türk olan birçok topluluk Çinli, Moğol, Arap, Kürt, Ermeni vb. topluluklara aitmiş gibi gösterilmeye çalışılmaktadır. Bu konuda en ufak bir ilişki kurulan topluluklar kolayca Çinli, Moğol, Arap, Kürt, Ermeni vb. ilan edilebilmekte ancak diliyle, yaşam tarzıyla "bunlar Türk" dendiğinde büyük karşı çıkışlara maruz kalınmaktadır.
Bu uydurulmuş tarih tezlerine destek olmak için bulgular eğilip büküldü ve batı tarihine yapıştırılmaya çalışıldı. O zamanlar bile namuslu bazı batı aydınları, bu uyduruk tarih yapımına karşı çıktı ve doğuda bulunan bu uygarlık ve eserlerin Türkler başta olmak üzere Doğu Uygarlıklarının eserleri olduğu gerçeğini teslim ettiler. Örneğin Prof. Dr. Fritz Neumark, “Tarihten Türk çıkarılırsa, tarih kalmaz” diyebilmiştir.
Ne zaman ki Türk Tarihini, tarafsız tarihçiler ve/veya Türk duygularına da sahip tarihçiler yazacak, o zaman Türk’ün büyüklüğü, tarihe ve dünyaya katkıları ortaya çıkacaktır”
Galeati Yayıncılık Tel:(0539) 669 60 69
Vatan ve Türklük sevgisi dolu şiirler
Milliyetçi camiada daha çok siyasi yazılarıyla tanınan Galip Erdem’in şairlik yönü Ali Akbaş’ın yayına hazırladığı “Galip Erdem Şiirler” adlı kitapla gündeme geliyor. Pek bilinmeyen bu yönüyle okura sunulan Galip Erdem’in hece ölçüsüyle, dörtlüklerle halinde yazdığı şiirler, onun halk edebiyatını da iyi tanıdığını gösteriyor. Bazı şiirlerinde kullandığı mahlasıyla Abdâlî, küçük yaştan itibaren yazdığı şiirlerinde vatan, bayrak sevgisi, ahlak, gençlik ve millî değerlere bağlılığı dile getiriyor. Âşık edebiyatının zengin geleneğinden faydalanılan bu şiirler Galip Erdem'in memleket sevgisini, Türk tarihine olan bağlılığını ve gençliğe olan inancını gösteriyor. Her mısrasında Türk milletinin ortak değerlerini ve kültürel mirasını yücelten şiirlerden oluşan bu kitap vesilesiyle Galip Erdem’in şiirlerinde Türk tarihinin izlerini sürüyor, millî şuuru hep koruduğuna, davasına şiire başlamadan önce gönül verdiğine şahitlik ediyoruz.
Ötüken Neşriyat Tel:(0212) 251 03 50
Düşmanı Çanakkale’de durduran ruhun destanı
Tarihi yanlışlara savaş açan asker
Kutsal kitaplar üzerinde arkeolojik bir kazı
Ülkesini seven yaptığı işin hakkını verendir
Dönüşen Türkiye’nin zamanda yolculuğu
Gezmek kolay, yazmak zor
Fark yaratan iş insanı olmanın canlı örneği
Yenilgiyi önleyemeyen bir askeri ortaklığın hikayesi
Devlet aklı ile korunan devlet mi? İktidar mı?
Yenilen tokatın ruhun derinliklerindeki acısı









