Şimdi Yandık!
Allah'ım,
Lütfet ki gittiğimiz her yere barış götürelim. Bölücü değil, bağdaştırıcı, birleştirici olabilelim.
Nefret olan yere sevgi, yaralanma olan yere affedicilik, kuşku olan yere inanç, ümitsizlik olan yere ümit, karanlık olan yere aydınlık ve üzüntü olan yere sevinç saçıcı olmayı bize lütfet Yârabbi.
Kusurları gören değil, kusurları örtenlerden; teselli arayanlardan değil, teselli anlayış bekleyenlerden değil, edenlerden; anlayış gösterenlerden; yalnız sevilmeyi isteyenlerden değil, sevenlerden olmamıza yardım et.
Yağmur gibi hiçbir şeyi ayırt etmeyip aktığı her yere canlılık bahşedenlerden; güneş gibi, hiçbir şey ayırt etmeyip ışığıyla tüm varlıkları aydınlatanlardan; toprak gibi, her şey üstüne bastığı hâlde, hiçbir şeyini esirgemeyip, nimetlerini herkese verenlerden; gece gibi ayıp ve kusurları sarıp örten, âlemin dinlenmesine imkân hazırlayanlardan olmayı bize lütfet.
Alan değil, veren ellerin; affedici olduğu için affedilenlerin, hak ile doğan, hak ile yaşayan, fenadan geçip sonsuz yaşamda hak ile doğanların safına katılmayı bize nasib eyle. Âmîn
Bu dua Malatya’nın Pütürge ilçesinde doğan Hacı Ahmet Kayhan Efendi’nin duası. Dünyamı aydınlattı. İçimi temizledi. Paylaşmak istedim. Seçilmiş dilekleri paylaşmak, iyiliği çoğaltır. Dünyayı güzeltir. Ateşi söndürür, acıyı dindirir.
Yandık kül olduk. Cehalete mi, vicdansızlığa mı, ihmale mi, umarsızlığa mı, kalleşliğe mi geldik? Anlayamıyorum. Ciğerlerimiz soldu? Börtü, böcek, ağaç, çiçek is oldu. Oksijensiz kaldık. Yeşilimize kara çalındı. Her yaz tekerrür eden bu ateş seli, yaktı, geçmedi.
Dünyanın her köşesinde, özellikle yaz aylarında hortlayan yangın felaketi derin bir sancı. Bu haftamız, kapanması imkânsız olan bu yaraya şahit oldu. İçimizi, dışımızı yakan, geleceğimizi yaralayan bu lav çığı, doğamızı ezdi geçti. Binlerce mahlûkat duman olurken, ekolojik dengeler kökünden sarsıldı. Yangın, telafisi çok zor bir afet. Deprem gibi doğal değil, insan elinden. İnsan dedim de demesem daha iyiydi. Buna sebep olan, olabilenlere isim bulamıyorum.
Peki her yaz gündeme gelen böyle net bir risk varken, neden daha çok güvenlik önlemi alınmıyor? Riskli bölgelerde birimler oluşturulup daha tedbirli davranılmıyor? Ya insanlar? Bunları izleyip üzülüyormuş gibi yapmalarına rağmen nasıl yine aynı acıya sebep olacak hatalar yapabiliyorlar? Biliyoruz ki cam güneşe büyüteç oluyor! Bir şişeden bile yangın çıkabiliyor. Çok basit! İzmarit atmayın, şişe atmayın, ateş yakmayın!
Dev gibi ormanların yanması için, bir kıvılcım yetiyor. Neden hâlâ her yer cam kırığı, izmarit, mangal çöpü dolu? Kim bunlar? Allah’tan hiç mi korkmuyorlar? Binlerce canlıya ecel olmayı nasıl göze alabiliyorlar? Çocuklarının geleceğini nasıl bu kadar kolay perişan edebiliyorlar?
Yerine konması yüz yıllar alacak bu ziyan, kaynağını cehennemlik eder. İnsanlar düpedüz kötü! Ve insanlık dışı eylemlerde insanların üstüne yok! Ekstra hassasiyet lütfen. Ekstra.
En sevdiğim, çok güzel bir dua ile başladım ama yangınlara sebep olanlara bed bir dua ile bitirebilirdim. Malesef beddua etmek de günah. Allah’a havale ediyorum.