Çok kıskanıyorum
Ben aslan burcuyum. Kıskancım. Mesela koca bir ömür harcayarak edindiğim tecrübeleri, öğrendiğim kısa yolları, aklımı ambale ederek, geceleri uykusuz kalarak, insanları inceleyerek ve değerlendirerek, kısacası çabalayarak vardığım sonuçları paylaşmam. Herkes kendi emeğini kendi versin diye düşünürüm.
Sen gecede dört ayrı pozisyonda mışıl mışıl uyu sonra gel benim meyveden düşmüş kurt gibi kıvranarak bulduğum hazır fikirlerin üstüne kon, bilgiye kurul; “A ne güzelmiş. Vay bu da böyle miymiş, süper?” diyip çıtır çıtır ye. Yedirmem:)
Bunun aksine, sevdiklerime akıtırım. Yorulmasın, uğraşmasın, dolanmasın, tecrübe ederkenki acıyı yaşamasın diye.
Mesela aldığım hiçbir kıyafeti aldığım zaman giymiyorum. İki sene sonra giyiyorum. Hem kilo almamak zorunda kalıyorum, hem nereden aldığımı sorduklarında ve ben söylediğimde gidip alamıyorlar.
Benden daha çok çocuk doğurmuş, onları benim yetiştirdiğimden daha güzel yetiştirmiş kişileri kıskanıyorum. Daha güzel karakteri olanları, benim düşünemediğim iyiliği düşünenleri, daha çok ve güzel ibadet edenleri, hata yapmamayı başaranları kıskanıyorum. Zaten insanın kendinde olmayanı kıskanması çok normal. Bu tarz kıskançlık iyi de geliyor. Kıskandığım güzel hal ve hareketleri örnek alıp, kıskandıklarımın gittikleri yoldan gitmeye çalışıyorum.
Ama bazılarımız var ki onlar maddesel kıskanç. İşe yaramayan kıskançlık. Onun oyu var, bunun buyu var. Şükür ki bu tarz kıskanmıyorum. Çünkü nasibe, kısmete inanıyorum. Her şeyin değişebileceğini biliyorum. Bugün sahip olduğun şeye yarın muhtaç olabilirsin. Haset edip kıskandığın şey sana ait olduğunda mutluluk, huzur getirmeyebilir. Bunları bildiğim için maddesel kıskançlık yaşayamıyorum..
Devam edeyim. Spor yapan insanları kıskanıyorum. Benim o konuya hiç yeteneğim, ilgim yok. Her dalı denedim, kick boks hariç hiçbirinde heyecan yaşamadım ve istikrar sağlayamadım. Hep kaytardım ve bitsin diye baktım. Acı kader ki kick boksu da rakibim rahmetlik olunca bırakmak zorunda kaldım. (Şaka şaka.) Ressam olduğum ve ellerimi korumam gerektiği için bıraktım. Bir kere parmağımdan sakatlandım. Dolayısıyla resmi ayağımla yapmaya başladım. İnsanların çok ilgisini çekti. İnfial oluştu. Fotoğraflarımı, videolarımı çektiler. Ayağımla yaptığım tabloları, fiyatına aldırmaksızın satın aldılar. İzdiham yaşadım. ‘Sold out’ oldum! Baktım böyle giderse ünlü olacağım. Korktum. Bu yaştan sonra, şan, şöhret, tükenmişlik sendromu. Kaldıramam, YouTubeerlık falan kim uğraşcak. Üşendim. Ve kick boksu bırakıp elimle resim yapmaya devam etme kararı aldım.
O kadar çok kıskandığım şey var ki, bitmiyor. Mesela ülkesi için bir şeyler yapma fırsatı bulabilen insanları, eğitim öğretime katkı sağlayanları kıskanıyorum.
Saçları gür ve çok güzel olan insanları. Uyanıyorsun saçların muhteşem. Bunu yaşamak istiyorum. Atları kıskanıyorum. Biryerlerine sinek konuyor, sadece sineğin konduğu yerlerini titretiyorlar, hayvan uçuyor. Biz komple bacağımızı sallıyoruz. Küçücük sinek için 5 saat hareket ediyoruz.
Bu kıskançlık konusu fikir paylaşımı yapma arzumdan çıktı. Kıskançlığı, hasetten, fesattan ayırmalıyız. Kıskançlık duygumuzu, kendimizi geliştirmek için kullanmalıyız. Kıskançlık senin uykularını kaçırmamalı, geliştirmeli. Haset, fesat, vesvese gibi kalbini sıkan, canını yakan huzurunu sabote eden şeyleri farklı bir yere koymak gerekir.
Zaman zaman bahsediyorum, insanın olduğu şekli hazmedebilmesi, onu sevmesi, sahip olduğu hayata şükür etmesi onu her zaman daha güzel yerlere taşır. Şükretmediğin şeyi kaybediyorsun. Bunu sık sık söylüyorum. Elimizdeki şeylerin kıymetini bilmek çok önemli.