No Need

Geçen gün gardırobumu açtım. Gözüme çok dolu geldi. Kullanmadıklarımı ayıklama kararı aldım. Mal beyanı gibi olmasın diye ayrıntı vermeyeceğim. Çok fazla gereksiz eşyam çıktı. Birbirine benzeyen kazaklar almışım. Belki hiç kullanmayacağım etekler almışım. Ve daha neler neler. Onları, kullanabilecek kişilere iletmek üzere paketledim.

Sonra salona doğru yürüdüm. Evimi inceledim. Kullandığım ve kullanmadığım eşyalar neler? Hepsini gözden geçirdim. Olmazsa olmaz olan, olmasa da olur olan eşyalar hangileri? Çıkan sonuç çok acıklı. Neredeyse %50’si olmasa da olur. Hayatım şu andaki gibi devam eder. Gereksizcilik.

Tam kendime kızacaktım ki, arkadaşlarımın evlerini, ofislerini, arabalarını düşündüm. Ve eşya yığmanın, bizim toplumsal bir sıkıntımız olduğunu fark ettim. Bir kere süs eşyası diye adlandırılan objeler var. Adı üstünde, süs eşyası. Yani hiç kullanılmayan materyaller. Dekorasyon malzemesi. Gerek yok. Göz yormak, tozunu almak için varlar.

Peki mutfak çekmeceleri neden üst üste? Tencere dolapları neden dopdolu? Silkelenip, ev içinde de eleme yapma kararı aldım. Lakin hiçbir şey eleyemedim. Bunun hatırası var, bu hediyeydi, bunu bir gün kullanırım. Bu tarz mazeretlerle hiçbirini gözden çıkaramadım. Sonra şöyle düşündüm, keşke ilk aldığım güne dönebilsem. Ziyan olmasın diye atamadıklarımı, “Buna gerek yok.” diyip almasaydım. Bu kadar çok halım, bu kadar çok sehpam olmasaydı.

Bu minimalizmi gıda konusuna da uygulayabiliriz. Geçtiğimiz ramazan ibadet görünümlü ziyafet ettim. Sevaba gireyim derken günaha girdim. Çünkü uyku düzenimi bozdum, çok fazla yemek yedim. Ve öbür tarafa kalmadan, bu dünyada cezalandırıldım. Hayatımda ilk kez 68 kg oldum. Ve eski hâlime dönebilmek için zorlu bir diyet sürecinden geçtim. Yani bir ay yiyip, on bir ay oruç tuttum.

Allah affetsin, yeme olayında da minimalist olmalıyız. Bedenen ve ruhen kendimizi korumalıyız. Kilo, beraberinde sakatlık, bilek burkulmaları, bel incinmeleri getiriyor. Yedi tane güllaç yiyeceğim diye bunlara değer mi? İftarda, bir bütün sıcak pidenin arasına, bir bütün tereyağı koyup, bir kalıp peynir ufalayıp, üç haşlanmış yumurta doğrayıp, bolca yeşillikle kendi sandviçimi yarattım. Oruç tutuyorum adı altında, dünyadaki gıda sektörünü sekteye uğrattım. Yani demek istiyorum ki ev eşyası, giyim ve beslenme, hepsinde minimalizm en güzeli.

Son noktayı, ‘Sosyal minimalizm’ ile koymak istiyorum. Abartılı diyalog kurup, sanal menşeli köpük arkadaşlıklara, geçici insanlara fazla mesai yapmak da bir çeşit hoyratlık. Arkadaşlıkta da minimal olabiliriz. Yeri geldiğinde ailenle, çocuğunla bile sade bir iletişimde kalmakta fayda var. ‘Çok muhabbet tez ayrılık getirir.’ derler. Gereğinden fazla buluşup, gereğinden fazla görüşüp, yalnız kalmanın nasıl bir duygu olduğunu unutacak kadar kalabalık bir hayat yaşamamak da minimalizm.

Öyle bir dünya oldu ki tek kişiyi sevebilmek bile minimalizm. Bir kişiyi sevemiyoruz. Kalpler çapraz atıyor. Gözler felfecir okuyor. Kardeşim, sevdiğin kişiye ait ol. Kaç zevkin var. Seviyorum dediğini, doğrusuyla yanlışıyla sev. Sağa sola sarkma. Elin gözün tek dursun! Minimalist ol.

Yazarın Diğer Yazıları