Kendini beğenmiş!
Konuşulacak, yazılacak o kadar çok acı var ki. Çeteler, satanistler, vahşet, akıl almaz dolandırıcılıklar, savaş! İnsanlığımdan utanıyorum. Nefes almak ve nefes aldırmak için temiz bir dünyadan, tadımlık konuları sizlerle paylaşıyorum. “Gamsız.” demeyin. Aşırı gamlılıktan bu saklanışım. Açıklamamı yaptım. Başlıyorum.
Hata yapmak insanı korur mu? Koruyor. Garip bir huyumu fark ettim. Ara ara bilinçli şekilde hata yapıyorum. ‘Hatasız olmak’ çok büyük bir sorumluluk ve farklı bir ağırlığı var. Hata yapmadıkça kusursuzlaşıyor, çevrende cereyan eden bir sürü şeyden rahatsız olmaya başlıyorsun. Kendi dikkat ettiğin, özen gösterdiğin şeylere herkes dikkat etsin istiyorsun. “Ben saygılı davranıyorum, o neden münasebetsizlik ediyor? Hiç kimseye haksızlık yapmamaya çalışıyorum, neden haksızlığa uğruyorum?” gibi.
Ama bunun sonu yok. Böyle olduğunda, acı çekmeye ve korkular yaşamaya mahkûmsun. Bu çapraşık tecrübeler, çevrenden de, ailenden de gelebiliyor.
“Ne yapacağız?” dedim ve kendi çözümümü buldum. Ara ara hata yaptığın, kusurlu davrandığın zaman çevrene karşı daha anlayışlı olabiliyorsun. ‘Hatasız kıl dönmez.’ diye bir sözüm var. Çok severim. Ama bunun konuyla alakası yok. Konuyla alakalı olan, ‘Hatasız kul olmaz.’
Bu yaşama ayak uydurabilmek için, arada hata yapmalıyız. Geçen gün kasıtlı bir yalan söyledim. Planlı bir haksızlık yaptım. Ben de onlardan biri oldum. Böylece empati yapabildim. Kötülüğün tadına vardım. Huzur geldi. Beklentim azaldı. Kızgınlığım hafifledi.
İnsanları aynı doğruda buluşturmak imkânsız. Herkesin kendi kriterleri, farklı doğruları ve yanlışları var. (Mâşerî vicdan hariç.) O zaman, düzeltemediğin noktada biraz bozulacaksın. Ama bende dipsomani var. Dipsomani, adı üstünde yaptığın şeyi sonuna kadar ve hakkını vererek yapmak. Maalesef bu iyi bir şey değil. Gıcıklığı da dibine kadar yapabiliyorum. ‘Bugün 12 tane resme imza atacağım!’ gibi, gücümü aşan bir karar alıyorum ve sonunda bayılmak da olsa yapabiliyorum. ‘Üç gün yemek yemeyeceğim.’ yapabiliyorum. Ya da; ‘İki gün çok yemek yiyeceğim, hem de fast food!’ yapıyorum. Yani diyeceğim o ki, hataysa en güzelini yapıyorum.
İyi olma arzumun bedenimi ele geçirip, beni kusursuz hâle getirmemesinden korkuyorum. Bunun için kendimi zor tutuyor, bilinçli hatalar yapıyorum. Bir kere durup dururken, uyuyan bir mirkete tekme attım. Şaka şaka o kadar da değil. Balkondan içi su dolu balon atıyorum. Sevmediğim insanlara, sevdiğimi söylüyorum. Böylelikle kendimi, ‘çevremde gördüğüm hataları yapmama tribi’nden çıkarıyorum. Kusursuz yaşama amacı güden tarafımı alt ediyorum. Çünkü doğrunun ne olduğunu biliyorum. Yapılmaması gerekenlerin ne olduğunu biliyorum.
Bunlara kafayı takmaya başlayınca, kendi kusursuzun oluyorsun. Sonra kendi kusursuzluğunla bulunduğun çevredeki birçok şey seni incitiyor. Her sabah gülerek uyandığın dünya, sana eziyet oluyor. İşte bu yüzden yaramazlık yapıyorum. Kötü insanlarla ödeşiyorum.
Ama tüm kötü olma gayretime rağmen de; ‘Âlem buysa kral benim.’ diyebiliyorum.