Şemsiyeli Fethullahçı!
Selahaddin E. Çakırgil imzasıyla yazan Selahattin Eş'e Millî Görüşçüler pek itibar ederler. O kadar ki, iki gazetede birden yazdırırlar. O yüzden "Türk"ü silmeye kalktığında hemen cevap veriyorum.
Selahattin Eş, bir soru attı ortaya: "'İtirafçılar' dışında herkes mâsum mu, sahiden?"
"İtirafçılık" meselesine geleceğim... Önemli. Ama Selahattin Eş'in imlâ takıntısı sıkıcı. "Masum" kelimesinde a'ya şapka koymuş. Siz hiç "masum" kelimesinde a'ya şapka konduğunu gördünüz mü? Nasıl okursunuz? "Maasum" diye uzatırsınız. Hadi "mana"da sık karşılaşırız, birinci a'ya şapka koyarlar. İkincinde de elif-i maksûre vardır, yine koyanlar olur. Ben meselâ bazı durumlarda "mana"da, birinci a'ya değil, ikinci ay'a şapka koyarım.
"Masum"da ve "mana"da birinci a'lar "ayın"dır. Türkçede olmadığı için, her iki kelimede de "ayın" sesini çıkarmıyoruz, kendimizi zorlamıyoruz. Onun için şapka koymak gereksizdir. O seslerin ayın olduğunu bilmeyen yanılır. Eğer konacaksa "masum"da u'ya şapka koyarsınız; çünkü, sad'dan sonra vav vardır ve uzatır.
Dil meselesi biraz uzun oldu ama, ilmî çalışmalar dışında, köşelerde herkesin gireceği konular değil; eğitimini almayan, hele hele eski yazıyı bilmeyen yanlışa düşüyor. Dil meselesinde yazan çok kişide bunu görüyoruz. Zamanında, yeni kaybettiğimiz Hakkı Devrim'i de, şimdi PKK'nın gazetesine destekten içeri attıkları Necmiye Alpay'ı da birçok defa tenkit ettim. ("Gökkonuksal Avrat-Türkçenin Türkçesi" kitabımıza bakılabilir.)
Selahaddin E. Çakırgil yazısında: "15 Temmuz Darbe Hıyaneti'nden sonra öyle bir iddia ve itiraf furyası başladı ki, ortalık toz-duman, göz gözü görmüyor; hâlâ da.." diyor ve devam ediyor:
'İtirafçı'ların dışında kalan hemen herkes de, mâsum mu mâsum!.. / 'İtirafçı'lar da, 25-30 sene boyunca F.G'nin yanıbaşında, onun güvenilir ve yakın çevre ve kadrosundan.. Öyle sıradan kimseler değil.. Prof'lar, yazar-çizer taifesinden niceleri.. / Anlattıkları da, kenarından geçilecek basit iddialar değil.. / Şaşırtıcı olan şu ki, bu 'itirafçı'lar bugün bu güzel ve mâkul tahliller yaparken, 25-30 sene boyunca, bugünkü akıllarını nereye bırakmışlardı?" (Star, 29 Eylül 2016).
S. E. Çakırgil, başka neticeye varmak için yazıyor ama, yukarıdaki son cümlesini dikkatten kaçırmamalıyız.
40 yıl sonra aldandım de; tam tersine ağzına geleni söyle. Yetmedi, komplo teorileri üret... İnsanları yanılt!
Biri "şemsiye"den bile "Fetullahçı" çıkardı! Bunlar pişmanlıklarını, nedametlerini dile getirdikten sonra, köşelerine çekilip oturmaları gerekirken, olmadık teoriler yumurtluyorlar. Onlar için "şemsiye" bile şimdi "FETÖ silâhı"... S. E. Çakırgil'in yazdığı gazete de, aklı zorluyor:
"İnanınız, ben artık şahsi mesele, şahsi kavga gibi görünen olaylarda bile Üst Aklın beşinci kol faaliyetinden, FETÖ kumpaslarından kuşkulanıyorum. Şu İstanbul'daki metrobüste şoförün yüzüne şemsiye ile vurulup meydana gelen korkunç kaza bile beni şüpheye sevk ediyor. O kazada onlarca insan ölebilirdi..." (Hüseyin Gülerce, Star, 27 Eylül 2016).
Bu adama inanıp ya bütün şemsiyelileri toplamaya kalkarlarsa!...
Bu kadar ciddiyetsizlik fazla... FETÖ ile mücadeleyi engelleyenler böyleleri!
(Not: Lozan tartışması üzerine... Nutuk'u esas alarak ayrıntılı yazdım. Yarın.)