Seçmen neden AKP dedi?
Hemen herkes gibi ben de AKP’nin seçim sonuçlarındaki başarısının nedenlerini yazacağım izninizle.
İster birey isterse toplum olsun, tüm davranışların temelinde, davranışı gösterecek beynin işletim sistemi ile o beyinde yüklü edinilmiş yaşantılar yani kültür önemli bir rol oynar. Dolayısı ile toplumsal akıl ve toplumsal davranışların sebeplerini psikolojinin verilerinde aramak gerekir.
Buna göre insan davranışlarının temelinde “yakınlık” , “aidiyet” , “kendinden olma” , “eşdeş görme” gibi temel özelliklerin önemli bir yeri olduğunu vurgulamakta yarar var.
Tayyip Erdoğan, ortalama kesimin kendiyle benzer gördüğü ve aynı zamanda üst tabakada olmasına rağmen aslından kopmadan ama kısmen lüks yaşam davranışları gösteren lider görünümü vermektedir.
Buna karşılık CHP, jakoben ve buyurgan, aynı zamanda devletçi, MHP ise bürokratik ve asabi görülmektedir.
Toplumsal kültür ve bu kültürün öğretisiyle oluşan tutumlar elbette seçimlerde rol oynamaktadır.
Seçmenleri AKP’ye yönelten en temel sebep budur.
Kültürel benzerlik tek başına düşünülmez. Aynı zamanda her psişik davranışın bir nedeni ve bu nedeni kadar organizmayı yönelten öncelikler de vardır. Yani birey, davranışlarını öncelik ve önem sırasına koyar.
Seçmenin yüzde 46,7’sinin öncelikleri arasında ülkenin milli meselelerinden çok, Cumhurbaşkanlığı meselesinde başta CHP olmak üzere CHP ile birlikte hareket eden devlet kurumlarının olduğu konusunda artık herkes fikir birliği içinde.
Öyle ise burada sorulması gereken bir soru şu: Seçmenin yüzde 46,7’sinin bu derece etkilenmesine sebep olan, seçmeni en fazla etkileyen ve tetikleyen sosyal etmen nedir acaba?
Birincisi, engellenme psikolojisidir. Psikoloji okuyan herkes şunu iyi bilir: Eğer organizma engelleniyorsa psişik sorun başlar. Davranışlar da engel durumunun niteliğine ve önemine göre şekil alır. Öyle ise, seçmenin kendine yakın, kendine özdeş, kültürel eşiti bulduğu Abdullah Gül ve onun takımı olan AKP, engelleniyorsa elbette buna karşı sosyal bilinç uyanacak meseleyi anladığı ve algıladığı kadarıyla bir gizli öfke dip dalga halinde toplumsal aklı saracaktır.
Nitekim sardı ve sonucunu sandıkta gördük.
İkinci sebep karşı reaksiyon davranışıdır.
Ne demek bu?
Şu demek: AKP’nin izlediği tavizci politikalar öncelikle milli bilinci uyandırdı ve bu bilinçle toplumsal akıl “ulusalcılık” bağlamında Tandoğan mitingi ile kendini dışa vurdu. Vurdu ama mitingler bununla kalmadı.
Peki ne oldu?
Mitingler, ülke geneline yaygınlaştırıldı. Durumdan vazife çıkarmak istendi. Ayrıca bu mitinglerin içeriği, mesajları, söylemi ve dili yeniden kurgulandı. Tandoğan mitinginin kuşatıcılığı azalmağa, kalabalıklar CHP’ye doğru kanalize edilmeğe başlandı. Böylece mesele ulusalcı söylemin ötesine geçerek öteden beri sürüp gelen sol temelli argümanlarla halka yansıtıldı. Mitinglerde konuşanlar tüm ulusalcı kesimleri temsil etmeyip, daha çok CHP’liler görüntüsü vermeğe başladı. İşte tam bu noktada, sosyal bilincin öteki yarısı etki karşısında kendi dip dalgasını yansıttı.
Bu laikliği materyalist söylemle algılamayan, dini içeriği önemseyen, milli kültürün temel özelliklerini yaşayan ve her şeyden önemli bulan merkez sağ seçmen idi. Sağ seçmenin, yüzde 46,7’si AKP’nin mağduriyet psikolojisini öncelikli bulurken, yüzde 14,6’sı MHP’nin milliyetçi, ülke bütünlüğüne vurgu yapan söylemini hepsinden daha önemli buldu.
Üçüncüsü, TSK’nın pek çok kimse tarafından e-muhtıra olarak algıladığı toplumsal alana yaptığı göndermedir. Söz konusu gönderme ile, toplumsal-sosyal bilinç uyarılmış oldu. Darbeleri hatırlayan toplumsal akıl, bilenen tutumunu sürdürerek, cevabını yine eski bildiği yöntemle verme yolunu seçti.
Böylece CHP, aslında pek çok söyleminde yüzde yüz haklı olmasına rağmen, beklenen başarıyı gösteremedi. Aynı şekilde, milli meseleler seçmenin genel ekseriyeti tarafından öncelikli olmaktan çıktı. İşin en garip yanı, AKP’ye boyun eğmeyiz diyen meclis gitti, yerine AKP’ye istediğini cumhurbaşkanı seçtirecek meclis ve bu meclisin arkasında durduğu büyük kitle geri geldi.