Önemli olan Türkiye’nin geleceği değil mi?
Etrafımız yanıyor. Suriye’deki gelişmeler hepimizi, ülkemizin geleceğini yakından ilgilendiriyor. Lakin biz, çoğu konuda olduğu gibi yine karmaşa içine düşüyoruz. Daha doğrusu düşürülüyoruz. Çünkü ortada milli hedeflere yönelik açıklanabilir devlet politikası görünmüyor.
Biz, Türkiye Devleti ve siyaseti olarak, Suriye’de şimdi şu an ne yapıyoruz ve ne yapmak istiyoruz? Resmi politikaları kast ediyorum. Bilen var mı?
Suriye’de, HTŞ’nin başlattığı fili bir durum ortaya çıktı. Ortaya çıkan fili durumun lehimize ve aleyhimize olacak sonuçları var.
Halep’in alınması, PYD’nin Tel Rıfat’tan çıkarılması şimdilik olumlu sonuçlar.
Peki, ABD’nin Suriye’nin kuzeyinde İran Devrim yanlısı grupları bombalamasına ne diyeceğiz? ABD bu bombalamayla Suriye’deki iç savaşa dahil olmuş olmadı mı?
Bal gibi oldu.
İran yanlısı grupları vurarak, boşalttığı alanı PYD’lilere verdi. Böylece PYD’ye alan açmış oldu.
Dahası, ocak ayında yapılacak olan Trup’un göreve başlayacağı törene PYD temsilcisini çağırdı. Bundan memnun muyuz?
Elbette hayır!
Peki bunun anlamı ne?
PYD’ye üst düzey devlet yetkilisi gibi davranmak. Böylece Suriye’de görmeyi umut ettiği yeni düzenin sahiplerini herkese tanıtmak. Dünya, Trump’ın Suriye’deki ortağını bu törende görecek.
İşte bu Suriye’de görmek istemediğimiz sonucun habercisi.
Evet, şimdilik lehimize gibi görülen ve Haleb’in ötesine doğru ilerleyen sürecin, gelecekteki getirisi ne olacak, bilemiyoruz. Bu yol Esat rejimine çok iyi bir ders veriyor, tamam. Onun burnunu sürtüyor, bu da tamam. Peki, Suriye parçalanırsa yeni düzenden kim ne bekliyor acaba? Ne beklediklerini zamanla anlayacağız. Ancak Suriye’nin bölünmesi, uzun vadede Türkiye’nin çıkarına dokunacağı için olumsuz bir gelişmedir.
Neden olumsuzdur?
BOP’un hedefidir de ondan.
Bölünmenin sonuçlarından birinin ne olacağını tahmin etmeye gerek yoktur. Ne beklendiğini herkes biliyor. Türkiye’nin güneyinde küçük bir devletçik kurulacak ve ülkemiz açısından sürekli tehdit olarak yaşayacaktır.
Demek ki neymiş, Suriye’deki HTŞ ilerleyişinin olumlu olduğu kadar olumsuzlukları da beraberinde getireceği gerçeği önümüzdeymiş. İşte tam bu noktada, Türkiye’de endişelenenler kadar sevinenlerin de olduğu ezeli bir ikilem olarak karşımızda duruyor. Kimi İslamcı yayınlara bakarsanız HTŞ’nin ilerleyişine sevinmeliyiz. Çünkü adamlar Müslüman. Esat ise kendi halkını bombalayan acımasız bir katil. Şimdi gününü görüyor.
Söylenenler yalan mı?
Değil.
Gerçekten de adamlar Müslüman ve gerçekten de Esat kendi halkını acımasızca bombaladı. Burada göz ardı edilen bir diğer gerçeklik daha var. O da Suriye’nin kendisi. Ülkenin varlığı ve bağlı olarak toprak bütünlüğü. İşte bu son gerçek bizi, yani Türkiye’yi ve Türkiye’nin geleceğini asıl ilgilendiren kısım. Suriye bir bütün olarak ortadan kalktıktan sonra geriye kalan parçalar bir bütünü oluşturamayacağına göre, bölünmüş Suriye ile karşı karşıya kalacağız.
Ülkemiz açısından asıl problem burada başlıyor.
Tam bu noktada kendimize şöyle sormamız gerekmez mi?
ABD’nin politikalarına mı destek vermeliyiz, yoksa tarihin önümüze koyduğu bu yolda, milli çıkarlarımıza göre yeni stratejiler mi belirleyip çıkış kapısına mı yönelmeliyiz?
Galiba bize nitelikli bir kurmay aklı lazım. Esaslı milli duruş ortaya koyacak politikacılar lazım. Mevcut durum lehimize gibi görülüyor, ama gelecek vaat etmiyor. Önümüzü tam göremiyoruz.
Bu arada milliyetçiler duruma razı olmuş gibi olanları herkes gibi seyrediyor. Kimi Halebin Türk toprağı olduğunu söyleyin gereksiz heyecan yaratıyor. Kim bilir, belki Osmanlı’ya dönmek istiyordur. Lakin şunu bilin: Haleb ve bağlı bölgeler bize katılsın sesi duyarsanız, anlayınız ki içimizdeki Amerika konuşuyor. Çünkü bu projenin sonunu biliyoruz. Önce ekle, sonra daha da büyüterek kopar.