Saray, etnikçi siyasete döner mi?
ABD ve AB'ye şirin görünmenin, ambargoların önünü kesmenin tek yolu, etnikçi siyaset gütmektir. Rusya da buna dâhil!
R. T. Erdoğan, Batı'ya yine göz kırptı. "Ekonomi ve Hukuk Reformu" sözünü, her defasında tekrarladı. (Ancak Batı'nın anladığı hukuk reformunda iki sembol isim, Osman Kavala ve HDP/PKK'nın eski eş başı Selahattin Demirtaş'ı devre dışı bırakması bir tarafa hâkimlere "Mahkûm etmezseniz neticesine katlanırsınız." demeye gelen sözler etmesi biraz kafaları karıştırıyor.)
Reis reformlardan bahsetmeye başlayalı bir ay oldu. Reformların mahiyetini hâlâ bilmiyoruz.
Görünen o ki, para lâzım ve paranın gelmesi için yatırımcılarına teminat verilmelidir. İlk görüşmeler kimlerle yapıldı? Yabancı sermaye temsilcileriyle, yanından bile geçmek istemedikleri TÜSİAD'la, TOBB'la... Ne istedikleri dinlendi. TOBB iktidara yakın durduğu için söyleyeceğini sanmıyorum, TUSİAD acaba, "Şu yârân kayırmasından vazgeçmeniz bile başlı başına reform." dedi mi? İhale kanunlarının kişiye özel değiştirilmesinin nasıl bir güvensizliğe yol açtığını hatırlattı mı?
18 yıldır iktidarda olan bir partinin hâlâ teminattan, reforumdan bahsetmesi ironiktir.
"Reform" derken, Trump giderayak Türkiye'nin savunma sanayisini hedefe koyan ambargo kararını imzaladı. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin silah ve teçhizat ihtiyaçlarını karşılayan ABD şirketleri bundan sonra yeni projelerde ortaklık yapamayacak. Joe Biden bir ay sonra resmen başkanlık koltuğuna oturacak. Bakalım o nasıl bir tavır alacak?
'Siz basit bir ülkesiniz. İstediğimiz gibi oynanacak bir yapıdasınız. Üflesek düşersiniz...' gafletiyle mi görüyorlar? Bu anlayışla bize ambargo uyguluyorlar. Alçakça bir tavır ve ne olursa olsun kasıtlı. Niye Rusya'dan S-400 aldın?! Sen bize istediğimizi sattın da biz almadık mı? Rusya bize ABD'den de, AB ülkelerinden de daha tehlikeli. Hemen yanı başımızda. Şu var... Ne kadar çok iş birliği, ne kadar çok alışveriş yaparsak, bize ihtiyaç duymasını sağlarsak tehlikeyi o derece azalttığımız gibi, ABD ve AB'ye karşı da bir denge kurmuş oluruz.
NATO'ya niye girdik? Rusya 1925'te imzalanan saldırmazlık paktı antlaşmasını, İkinci Dünya Savaşı'nın bitiminde, 1945'te, Stalin tek taraflı feshedilince, telaşa düştük. Avrupa'ya yakınlaşma yolu aradık. Hedefimiz NATO'ya girmekti. İlk müracaatımız reddedildi. 1950'de Kore savaşı patlak verdi. ABD asker gönderme kararı aldı. Biz de alelacele ABD'den sonra aynı kararı verdik. Yeter ki Stalin'in tasallutundan kurtulalım. Kore'de en çok asker kaybeden de biziz. Asker gönderdikten bir yıl sonra NATO'ya kabul edildik.
NATO'da asker potansiyeli itibarıyla ayrı bir yeri olan ve NATO için son derece önemli bir mevkide bulunan Türkiye, ikide bir ambargoyla tehdit ediliyor.
İlk Ambargo 1974'te, Kıbrıs Harekâtı'nın ardından. Niye Kıbrıs'a çıktınız?!
Ambargo Üç yıl sürdü. Bizim için bayağı sıkıntı oldu.
Biz de karşı atağa geçtik. 3 Temmuz 1969'da imzaladığımız ABD Savunma İş Birliği Anlaşması, 25 Temmuz 1975′te, yürürlükten kaldırıldı. Türkiye'deki bütün Amerikan üs ve tesisleri Türk Silahlı Kuvvetleri'nin kontrolüne alındı...
Bu ambargoda Türkiye'nin atağı ne olur, bilmiyoruz.
Herhâlde reform derken birilerinin dillendirdiği gibi, ABD'nin ve AB ülkelerinin çok arzuladığı, etnikçi siyasete yine dönülmeyecek, PKK'ya kapı aralanmayacaktır.