Sancılı yılların romanı: Sancı
Sancı, Emine Işınsu’nun romanı. 1974 basıldı. 50. Yıl hatırasına son baskısı Bilge Kültür Sanat Yayınları arasından çıktı.
Eser, 12 Eylül 1980 öncesinin netameli günlerinin gerçekçi romanı. Roman kahramanları dönemin bilinen isimleri.
Emine Işınsu, Sancı’yı olayların içinde yazmıştır, dersek sözümüz yerini bulur.
Kitabın tanıtılmasında şu satırlar yer alıyor:
“1968-1980 arasında sancı çeken Türkiye. Sovyet ideoloji saldırısı karşısında şaşkın iktidar. Üniversitede, sokakta silahlı terör. İşkence ile şehit edilen Dursun Önkuzu… Ve ülkücü direnişin yükselişi. Ülkücüler olmasaydı Sancı romanı olmazdı. Fakat bu kitabın etkisi o kadar kuvvetli ve yaygındır ki, belki Sancı olmasaydı sonraki nesiller de o kadar ülkücü olmayacaktı.”
Şu değerlendirme bize bir fikir verecektir:
“Ülkücülerin politik tutumları ve şiddet eylemleri vatanın ve milletin savunulması olarak görülmekte, sol düşüncede olduğu gibi devrimci bir pratiğe yaslanmamaktadır. Esas mesele anayasal düzenin korunması, devletin bağımsızlığına halel gelmemesi, komünist/anarşist rejimin oluşmasına imkân tanınmamasıdır. Bu sebeple üniversite, yurt, sokak ve semtlerde hakimiyet mücadelesinde uygulanan şiddet yöntemleri komünist düşüncenin iktidarını önlemektir. 12 Mart sonrası yaşanan gelişmeler, şiddet hareketlerini yaygınlaştırırken ülkücülerin şiddetle olan ilişkisi Sancı romanında açıklanmaktadır. Ülkücüler, vatan savunması olarak gördükleri mücadelede şiddet unsurunu dini ve milli gerekçelendirmelerle meşrulaştırmaktadır.”
Araştırıcı dipnot olarak Sancı’dan şu “masum” satırları veriyor:
“Senin aklın ermez bu işlere anacığım,” demişti. “Şimdi, meselâ Zile’nin kalabalığı Hristiyan oluverse, sen de olur musun? Onlar kalabalık diye, peki der misin anne?” Annesinin gözlerinin dehşetle irileştiğini: “Tövbe… tövbe nasıl da gâvur olurmuş Zile’nin kalabalığı, tövbe de oğlum, günaha giriyorsun.” deyişini hatırlıyordu... Ne cevap vermişti kendisi?.. “İşte bu bizim dövüştüklerimiz gâvurdan da beter anne, gâvurun bir Allah’ı, bir peygamberi var hiç olmazsa, bunlar tümden imansız!” (Emine Işınsu, Sancı, Bilge Kültür Sanat, 2012, s. 26)” (Rıdvan Demirci, “12 Mart Dönemi’nde Hukuk: Tanıklık Edebiyatı Bağlamında Bir İnceleme”, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. XXVIII, Yıl: 2024)
Sancı’da asıl kahraman Ankara Erkek Teknik Yüksek Öğretmen Okulu öğrencisi Zileli Dursun Önkuzu.
Sancı bir aşk üzerine örülmüştür.
Dursun, üniversite öğrenimi için Zile’den Ankara’ya gelir.
Romanın kadın kahramanı Leyla’dır. Leyla komünistlerle iç içedir. Dursun Leyla’ya tutulmuştur. Ama o “ülkücü”, Leyla “komünist”tir. Leyla’yla tanıştırıldıkları gün zıt kamplardan olduklarını öğrenir. O gün aralarında çekişmeli bir konuşma geçer. Aklına estiği gibi, fütursuz konuşan Leyla, Dursun’u etkilemiştir. Leyla farklı kişiliği ve pervasızlığıyla kendi örgütü içinde de dikkati çeker. Örgütün önde gelenlerinden Seyhan’ın tecavüzüne uğrar. Leyla’nın kardeşi Ali ülkücülere yakındır. O, kardeşi Ali’yi ülkücülerden soğutmak için ona Dursun ve arkadaşlarının saldırısına uğradığını söyler. Ancak kardeşi, Dursun’un arkadaşlarının yardımıyla bir araştırma yapar ve olup bitenleri öğrenir. Önü alınamaz sokak çatışmaları başlamıştır. Ali ve Leyla’nın babası, aileyi Amerika’ya götürmek ister. Leyla örgüt içinde yaşadıklarına katlanamaz örgütten ayrılmak ister. Bir komünist örgütten ayrılma öyle kolay değildir. Bir bedeli vardır. Romanda heyecan gittikçe yükselir.
Roman, Dursun Önkuruzu’un saldırıya uğrayıp hayatını kaybetmesi ile sona erer.
Tarih 23 Kasım 1970... Dursun Önkuzu’yu komünist öğrenciler kaçırırlar, “halk mahkemesi”ne çıkarırlar. İşkenceye uğratırlar. Sonra okuduğu Erkek Teknik Yüksek Öğretmen Okulu’nun penceresinden atılarak şehit ederler.
***
Sancı, bir dönemi anlamak, sancıları hissetmek için en başta okunması gereken roman diyebilirim.