Sahiden dindarsan
Soruyu çalıp milyonlarca öğrencinin hakkını yiyen hocayı savunma.
Dini savun.
Anasınıfı öğrencisi seviyesinde, velisi olmadan okulun yolunu bulamayan çocuğu evlendirip fetva veren sözde "hocayı" ve onun yarattığı faciayı değil, dinin kendisini savun.
Geldi geleli hak hukuk tanımayan, insanları ayıran, hak gaspını başarılı siyaset olarak açıklayan iktidar egemenlerinin dini içerikli söz ve eylemlerini savunma.
İslam''ın ortaya koyduğu hak ve hakikati savun.
Çoğu yorum olan şeriat dedikleri icma (kültür) içerikli dini yorumlar ve akli çıkarımlar bütününü değil, Allah''ın bizzat kendi vahy ettiği Kur''an''ı savun. Çünkü bu yorumlar görüş birliğine dayandırılsa da farklı akıl yürütmelerle başka sonuçlara da gitmek mümkündür.
Allah ayetlerinde "liyakat" dedikçe bunun tersini yapıp "hayır liyakat değil partilim" itirazını yapanları yüceltme, Allah''ı yücelt.
Müslüman, elinden, dilinden, haliyle söz ve davranışlarından emin olunan kimseler değil mi?
Öyle.
Madem öyle, kendilerine emanet edilen çocukların (hem de erkek) ırzına geçildiği halde örtbas etmeğe kalkanları savunma. Tam tersine bu sapıklığı duyar duymaz, Allah korkusuyla ürperip, saklamak yerine dünyayı başlarına yık. Yık ki, aklından benzer şeyleri geçirenler korkup yolunu değiştirsin.
Yık ki, ahlak kazansın.
Hz. Peygamber güven kapısıydı. Ona "emin" deniliyordu.
Doğru mu?
Evet.
Öyle ise sen de güven verenleri savun.
Unutma! Güven veren kimseler, ister siyasi kişiler, isterse siyaset dışı kimseler olsun, kendileriyle çelişmeyen kimselerdir. Kendi söz, yazı ve davranışlarıyla çelişen kimseler tutarsız kişiliklerdir. Kendi kendilerini yalancıya çıkardıkları halde, hiçbir şey olmamış gibi davranan insanlar, gerçek anlamda mümin olamazlar.
Yalancılıkları apaçık ortaya çıktığı hâlde, hâlâ onların peşinden gidenler, kendilerinden umut bekleyenler, ülkeyi ve toplumu düzlüğe çıkaracağını sananlar, boşuna bekler. Böylelerinin dindarlığı da, vatanseverliği de aldatıcıdır.
Geçimini milletin üstüne atmış, din-iman-Allah diyerek topladığı paralarla haksız kazanç sağlayıp, üst düzey yaşam sürenler, istedikleri kadar dinî kisve, kılık ve kıyafet giyip unvan kazansınlar, Allah''ı kandıramazlar. Böylelerine haddinden fazla önem vermek, yükseltmek ve değerli kılmak, dini önemsememektir.
Dinî kurumların görevi, Allah''ın tarafını tutmak, bozgunculara fırsat vermemektir. Lakin uygulamada görülmektedir ki, politik taraftarlık her şeyin önünde yürümekte, asıl belirleyici olmaktadır.
Dünya malı, mevki ve makam hırsı içinde olanlar için, din, bir oyuncak, onları çok arzuladıkları makama taşıyan bir araç olamaz.
İçinde bulunduğumuz toplumsal manzarada görülen odur ki, makam sahipleri, imanlarını ve inançlarını, siyasetin çıkarına alet etmekten bıkmamaktadır.
Öyle ise, siyasal kişilere ve onların yalanlarına, kandırmacalarına alet olmak yerine Allah''a yönel.
Bu durum kişiler için de geçerli.
Ülkede hak, hukuk çiğneniyor ve sen susuyor, sineye çekiyorsun. Yetmiyor, hakkı çiğneyenleri partizanlıkla omuzunda taşıyorsun. Hak, Allah''ın adıdır, haksızlık, zulmün. Haksızlığı omuzlarından at. At ki zulüm düşüp parçalansın.
Madem Müslüman olduğunu söylüyorsun, öyle ise "Hakk''ı" kaldır. Düşürenleri düşür.
Samimi olanlar için ölçüt budur.