Sağlıkçılara neden saldırıyorlar?
Sağlık çalışanlarımız büyük fedakârlık gösteriyorlar. Salgında hususiyetle hemşireler, diyeceğim. Yükleri çok ağır.
Sağlık çalışanlarımıza yük bindirenler bizleriz. Tedbirimizi azamîye çıkarabilsek, vurdum duymaz olmasak, kendimizi geçtik, çevremizi düşünsek yük hafifleyecek.
Şu var ki, örnek olacak insanlar parti taassubu yüzünden bütün tedbirleri hiçe sayarak kalabalıkları kapalı alanlara toplayıp kongre yapıyorlar ve bu kalabalıklarla övünüyorlarsa, hiç kimse sokaktaki insana da suç bulmasın...
Cenaze namazlarında tedbirden, mesafeden, cenazeye katılacakların sayılarından bahsediliyor, uyulması gerekir, deniyor. Ne yazık ki, cenazesi kaldırılacak isim iktidara yakınsa, bütün tedbirler yok sayılıyor.
Neden kalabalıkları toplayanlara ceza kesilmiyor?
Sağlık çalışanlarının fedakârlıklarından bahsettik. Fedakârlığın karşılığı bazen saldırılar oluyor!
CHP Milletvekili Ömer Fethi Gürer, Sağlık Bakanlığı'na saldırılara dair soru sormuş. Dr. Fahrettin Koca, geçiştirmemiş, cevap vermiş:
"Aralık 2015-Eylül 2020 tarihleri arasında sağlık kurum ve kuruluşlarında, sağlık çalışanlarına yönelik şiddet nedeni ile yapılan Beyaz Kod başvurularının 18.358'inin soruşturması devam etmekte olup, yargılaması sonuçlanan dosyalarda 3064 adli para cezası, 1811 hapis cezası verilmiştir."
(Ara not: Bakan Bey, "şiddet nedeni ile yapılan..." diyor. "Neden" soru zarfıdır. Kaç defa yazdık. Menfî bir durumda kullanılacak kelime "yüzünden" olur. "şiddet yüzünden yapılan..." denmelidir.)
Ö. F. Gürer Bey keşke hastayı mağdur eden ve bu yüzden haklarında soruşturma açılan sağlık personelini de sorsaydı.
Mağdurlardan biri de biziz. Başımıza gelmese, olur mu öyle şey derdim. Burada bahsettim. Dava -şimdilik- sonuçlandı ama nasıl?
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Bölümü'nden Prof. Dr. İhsan T. diye biri bizi öyle bir mağdur etti ki... Asla şiddet göstermeden sadece muayeneye kabulde bir saat geciktiğini hatırlattığımız için, bizi geri çevirdi. Meseleyi savcılığa kadar götürdük. Savcılık dosyayı YÖK'e gönderdi. YÖK, "suç" görmüş olmalı ki, ceza soruşturması açtı. Maalesef soruşturacak ekip yine bu adamın arkadaşlarından seçildi. İş Danıştay'a kadar gitti. Danıştay, 3'e 2 oyla bizim nazarımızda "mücrim" olan adamın lehine karar verdi.
Mesele burada bitmiyor. Hukukçularla görüşüyoruz.
"Mücrim", bir başkasını öyle bir mağdur etmiş ki, akla ziyan. Ameliyat için kullanacağı âleti bahane ederek mağdurdan 6 bin lira para istemiş. "Git, vezneye parayı yatır gel." demiyor, "Masamın üzerine bu parayı koy." demeye getiriyor. Adamcağız, "Biraz indirim olabilir mi?" diye soruyor. Bağıra çağıra odasından kovuyor. Damadı yazılarımı okumuş. Beni aradı. "Siz de şikâyet edin." dedim.
Cerrahpaşa'nın dekanı Prof. Dr. Sait Gönen'e -eski arkadaşım- böyle bir para isteyip istemeyeceğini sordum. "İsteyemez." dedi. Ama adamı akladılar!
Suç cezasız kalınca gemi azıya alıyorlar. Bu iki "aklama" Cerrahpaşa Tıp Fakültesi tarihine sürülmüş lekedir!
Şimdi İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Rektörü Prof. Dr. Nuri Aydın Bey'e soruyorum... Sizin bu aklamalardan haberiniz var mı? Eğer haberiniz varsa, nasıl eksik soruşturulduğunu, nasıl adam kayırıldığını incelediniz mi?
Bizim mekânla sizin mekân yakın. Bir ara yanınıza geleceğiz. Olup bitenleri bütün açıklığıyla ve belgeleriyle bir de bizden dinlersiniz.
.