Renk renk insanlar
MOSTAR - Mostar turist kaynıyor. Köprü bütün insanları bir araya getirmiş. Renk renk…
Konu konuyu açsın istemiyorum. Yazı uzuyor ama şu göçler üzerine çok kısa bilgi vereceğim. Laf ister istemez Abdülhamit'e de dokunacak. 1878 Berlin Antlaşması ile Balkan göçleri arasında sıkı bir bağ vardır. Abdülhamit, Osmanlı'nın son demlerini maharetle 33 yıl idare etmiştir ama dönemi ilmî süzgeçten geçirdiğimizde, Osmanlı'nın zevalini ancak bir süre durduğunu görürüz. Kaçınılmaz sonun başlangıcı, Abdülhamit'in devridir. 1878 Berlin Antlaşması çok iyi tahlil edilmelidir. Neden zevalin başlangıcı olduğu o antlaşmada çok açık kayıtlı.
Bosna, 1878'de, Berlin Antlaşması'yla Avusturya-Macaristan'a verilmiştir. Avusturya-Macaristan İmparatorluğu Bosna'yı işgal ettikten sonra 1918'e kadar Bosna'dan Türkiye'ye, 1878, 1882, 1900, 1908 ve 1918'de beş büyük göç dalgası olmuştur. Bundan sonraki ara dalgaları saymayalım!
Onun için Bosna-Hersek'le Türkiye, bahsettiğim gibi iç içe denilebilir. Orada bir Boşnak'ın ayağına tiken batsa burada biz sızısını duyarız.
Yunus Emre Enstitüsü'nün faaliyetlerine girmezsek, Türkiye'nin dışarıdaki insanî çabalarını eksik bırakmış oluruz. Buralara gelirken, dar zamanda Yunus Emre Enstitüsü'nün başkanı Prof. Dr. Şeref Ateş'i aramıştım; ancak, bir bağlantı kopukluğu oldu.
Mostar'da enstitünün başındaki isim Yunus Dilber. İnsan ilgilileri dinlemeyince, çalışmaların nasıl derinlikli olduğunu anlayamıyor. Dışarıdan bakınca, işte şurada Türkiye bir enstitü açmış, bir ajans kurmuş, diyorsunuz. Ama işin içine girince, nelerin yapıldığını görüyor, görmenin ötesinde idrâk ediyorsunuz. Sırbistan'da olsun, Bosna-Hersek'te olsun bizzat konuşarak, görerek Türkiye'nin insanî noktada nasıl bir mesafe aldığını fark ediyorsunuz.
Burada size iki fotoğraf veriyorum. Birinci fotoğraf, Hırvatların bombaladığı köprünün yerine yapılan demir geçitte, savaştan bir müddet sonra ziyaretimde çekindiğim fotoğraf, ikincisi yeni yolculuğumuzda 2004'te Türkiye'nin aslına uygun tekrar inşa ettiği köprüdeki görüntü.