Prof. Dr. Dursun Yıldırım'ın 3 Mayıs değerlendirmesi (1)

3 Mayıs "Türkçüler/Milliyetçiler Günü" vesilesiyle yazdığım yazıda, dar alandan çıkmalıyız, daha muhtevalı düşünmeliyiz, demiştim.

Kuzey komşumuz Rusların İkinci Dünya Savaşı'nda, ABD'nin desteğiyle galip gelmesi Ankara'da büyük tedirginliğe yol açmıştır. Nitekim, bu tedirginliğin de haklı çıkmıştır. Stalin sonra Türkiye üzerine emellerini hissettirmeye ve duyurmaya başlamıştır.

İpleri Sovyetler Birliği'nin elinde olan Türkiye Komünist Partisi (TKP) mensuplarıyla Türkçü/milliyetçi/Turancı çevre arasında kıyasıya bir mücadele vardı. İki taraf da yayın organlarında birbirlerine söylemediklerini bırakmıyorlardı.

İsmet İnönü, 20. yüzyılın en gaddar diktatörü Stalin'i yumuşatmak için olacak Türkçü/milliyetçi/Turancı çevreye kesin tavır almış ve önde gelen isimleri tutuklatmıştır. Çünkü Sovyetler'de Türkler esirdi. "Turancılık"taki maksat Türklerin esaretten kurtulmasıdır.

Tutuklu sayısı kaynaklarda 22 veya 23 gösterilir. Tam sayı 24'tür. Onların hemen her biri kendi sahasında söz sahibidir. Tutuklananların başında Atsız gelir. Atsız'ın devlette komünist örgütlenmeleri anlattığı 2 mektubundan daha önce bahsetmiştik. Diğer isimler:

Zeki Velidî Togan, Hasan Ferit Cansever, Alparslan Türkeş, Nejdet Sançar, Fethi Tevetoğlu, Orhan Şaik Gökyay, Reha Oğuz Türkkan, Hüseyin Namık Orkun, Sait Bilgiç, M. Zeki Özgür (Sofuoğlu), İsmet Tümtürk, Hikmet Tanyu, Hamza Sâdi Özbek, Muzaffer Eriş, Cebbar Şenel, Nurullah Barıman, Cihat Savaşfer, Fazıl Hisarcıklı, O. Yusuf Kadıgil, Fehiman Altan (Tokluoğlu), Cemal Oğuz Öcal, Saim Bayrak, Heybetullah İtil.

"Türkçü" camianın yakından tanıdığı, edebiyat araştırmalarının seçkin ismi Prof. Dr. Dursun Yıldırım Hocamız bir mektup gönderdi.

Prof. Dr. Dursun Yıldırım aynı zamanda, "Türk Kültürü" dergisi başta olmak üzere, yayınlarıyla nesillerin yetişmesinde büyük rol oynayan Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü'nün de başkanıdır. Hocamızın mektubu:

"Arslan Bey, /Türkçülük hareketi, Türklüğün beka sorunlarını çözümlemek ve varolmayı sürdürmek üzere Türk aydınlarının, gençlerinin sarıldığı savunma ideolojisidir. Cumhuriyet, onun ete kemiğe bürünmüş timsalidir. Atatürk ve arkadaşları bu ideolojiyi başarıya taşımış, medeniyet ufkundan yeni bir güneş gibi doğmak hedefini gelecek kuşakların önüne koymuştur. Sapmalara, baskılara ve tehditlere karşı Atsız ve arkadaşlarının verdiği mücadele, bugün Türkçülük düşüncesinin diri kalmasını onlara borçluyuz. Siyasette, toplum hayatında ne yazık ki bu düşünceleri hedefine eriştirecek örgütlenme modelleri geliştirilemedi. Türk dünyasının kapıları açıldığında bu dünya üzerinde üç beş arkadaşımız dışında bilgisi olan yok denecek kadar azdı. Her ikisi rahmetli olan iki devlet adamımız Süleyman Demirel ve Alparslan Türkeş, bir kaç girişimci arkadaşımıza kol-kanat gerdi ve Türk kurultayları ile geniş coğrafya öğrenilmeye çalışıldı. Ama babalar ve oğullar meselesi gibi, onlardan sonra gelenlerde ne Türk milleti şuuru, ne de böyle bir endişe bulunmadığı için, Hunların yeniden parçalanma ve dağılma çağına girilir oldu. Manzara ortada, yürek parçalayıcı bir durum." (Yarın devam edeceğiz.)

Yazarın Diğer Yazıları