Ortam demokratik, baskı gören yok
Aslında iktidarın çok demokratik bir yönetim sergilediğini ve Türkiye’yi yeryüzünün en muhteşem, en adil, en insan hak ve hürriyetlerine dayalı devleti yaparak insanlığa ders vermek istediğini ben anlamıştım.
Yoksa kendi halkına milli birlik ve bütünleşme yerine ayrışmayı önerir miydi?
PKK’dan doğan tedhiş ve tehditleri terör saymak yerine Kürt meselesi olarak tanımasının bir anlamı olur muydu?
Ben anlamıştım...
Başta Yargıtay olmak üzere toplumsal kesimlerin en gözde, en dokunulmaz ve önemli kurumlarının tek tek dinlenmesinden iktidarın niyetinin açık toplum yaratmak olduğunu.
Bir de utanmadan “sivil diktatör” diyorlar adamlara. Rejimi değiştirmek istediği iftirasını atıyorlar.
Olur mu?
Mümkün değil.
Başbakan ne diyor?
“Ben baskı göremiyorum”.
Yanlış mı?
Eğer bir ülkenin başbakanı en tepede bulunduğu yerden baktığında baskıyı göremiyorsa, demek ki yoktur. Olsaydı kamuoyu her şeyi açık haber alma ve yayma özgürlüğü ile zaten denetlemez mi?
Bakınız gazeteler nasıl el değiştirdi.
Herkes hükümet yanlısı oldu tek tek.
Niye?
Niyesinin cevabı çok basit: Kelebeğin ışığa koştuğu gibi herkes özgürlüğün kaynağında olmak istiyor da ondan.
Özgürlüğün kaynağı da pek tabii ki hükümet.
Topyekûn dinlenmemizi ona borçluyuz.
Onun sayesinde, suçumuzu bilmeden hapis yatıyoruz. Onun sayesinde, ülke ekonomisi büyürken gittikçe işsizlik artıyor. Onun sayesinde, memura önce yüzde iki buçuk zam veriliyor sonra vergi düzenlemesiyle üçte biri tekrar geri alınıyor.
Onun açtığı gedikten giren teröristler sokaklarımızı havai fişeklerle aydınlatıyor.
Kim demiş hükümet diktatörlük kuruyor diye.
Şaşırmış olmalı.
Sorarım size, halkı ilk defa kim bu kadar eşit seviyeye getirdi.
Bakınız, Türkiye’nin yüzde onluk kısmı hariç genel çoğunluğu asgari ücretle çalışıyor ve nüfusun büyük bir kesimi Yeşil Kart sahibi.
Eşitlik diye buna denir.
Sayesinde askerliğimizi yapıp, yabancı sermayeyi rahat ettirdikten sonra bol kazançla ülkemizde kalmasına elden geldiğince katkı sağlıyoruz.
Biz vatanın sahibi, onlar paranın.
Biz asgari ücretlileriz, onlar çok kazananlar.
Bu yapıyı kim kurdu?
Hükümet.
Özelleştirilmeseydi müstahkem mevkiler, vatan da bizim olurdu para da.
Demek ki neymiş, hükümetimiz bizi dışa açmış, yabancı sermayeyi tepemize dikmiş, AB ile bağıntılarımızı kurarak özgürlükler yolunda mesafe almamızı sağlamış.
Şimdi söyleyin bakalım; siz bu ülkede baskı namına en ufak bir aksama görüyor musunuz?
Ben göremiyorum.
Tam tersine özgürlükler aldı başını gidiyor. Sorarım size, dünyanın neresinde bir ülkenin toprak bütünlüğüne karşı alenen çete kurup, devlete savaş açan bir idam mahkûmuna, 6,5 trilyonluk özel hapishane yaptırılır?
Yaa... Gördünüz mü?
Hamdolsun hepimiz dinlenmekteyiz ve Yeşil Kart’lıyız.
Daha ne olsun.