BOP’un 2. aşamasına geçildi mi?
Gündem hızla değiştiği için, olaylara yetişmek de zorlaşıyor. Hâliyle gündemin hızına paralel olarak, bize zaman da hızlı geçiyormuş gibi geliyor. Oysa hâlen daha her bir dakika 60 saniye; her gün 24 saat olmaya devam ediyor. Olaylar hızlı aksa da zaman sabit.
Geçen haftalardan birinde CHP eski Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun Mersin’de görülen bir hakaret davasına bağlı olarak Ankara’da ifadesi alınmıştı. Kılıçdaroğlu, öteden beri, bir gözlemci olarak basının ve dolayısı ile bizim takip ettiğimiz geçmişe yönelik çarpıcı, bir o kadar da tarihe not düşecek bir savunma yaptı.
Savunmasının bir yerinde içinde bulunduğumuz süreçle bağlantı kurabileceğimiz şu tespitlerde bulundu:
“Büyük Ortadoğu Projesi’nin 2. fazına geçildi… Sayın Yargıç, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni bölme ve parçalama projesinin 2. aşaması başlıyor. Bakınız, BOP’un 2. Aşaması sürecinde Türkiye alenen bir sığınmacı deposu hâline getirilmiştir? Ne acıdır ki para uğruna Türkiye’ye 'Geri Kabul Anlaşması' imzalatılmıştır. Sayın Yargıç unutmayın, bir ülkeyi bölmek için önce o ülkeyi sığınmacı nüfus olarak büyütüp, ekonomik olarak küçültürseniz, yani yoksulluğu yaygınlaştırırsanız emperyal güçlerin ekmeğine yağ sürer ve emellerine hizmet etmiş olursunuz. Açıkça söylüyorum bugün için yapılan budur. Bakınız bugün devletimiz borçlandığı her 100 lira karşılığında 135 lira faiz ödüyor. Bakınız, lütfen dikkat ediniz, Bunu herkesin duyması ve bilmesi gerekiyor. Her 100 lira için 135 lira faiz ödüyoruz.”
Yaptığı uzun konuşmanın bir bölümünde bunları söylüyor. Kendisinin de ifade ettiği gibi gerçekten de “Tarihe not düşüyor.”
Tam bu aşamada iktidar sahiplerinin açıkladığı bir şey oluyor ve MHP lideri Bahçeli, onların tabiri ve tespitiyle “Ezberleri bozuyor.”
ABD’de dış politika üzerine yayın yapan Foreign Policy yazarı Halil Karaevli, Bahçeli’yi kast ederek “Türk Milliyetçiliğinin tabularını yıktı” diye yazıyor.
Bu arada Suriye’de bir hareketlenme başlıyor ve muhalif güçler, Halep’e yönelik saldırıya geçiyorlar. Özellikle Hey’et Tahrir El Şam” (HTŞ) adlı grup, bu saldırının amacını Suriye Ordusu’nun gittikçe artan ve bölgeye zarar veren saldırıları sebebiyle yapıldığını açıklamış. Ancak, daha önce, Türkiye-Rusya arasında yapılan anlaşmalara göre söz konusu bölge çatışmasızlık alanı olarak belirlenmişti. Ayrıca geçen ay Suriye’de Türk Bayrağını yakan ÖSO’dan bazı grupların da HTŞ’ye destek verdiği ileri sürülmektedir.
Yukarıda belirttiğimiz her iki durumla birlikte, Türkiye, içte “Tabuları yıkma” pahasına terörist başına çağrı yaparken, bir taraftan da Rusya ile vardığı anlaşmalar bağlamında çatışmasızlık bölgesi olan Halep’e dikkat etmek zorunda. Öte yandan İsrail, Lübnan’da ateşkes ilan etse bile, kuzeyde Suriye’ye yönelik saldırılarının devam edip etmeyeceği, HTŞ ile İsrail arasında nasıl bir ilişki olduğu ve bunun Türkiye’nin Suriye’deki çıkarlarına ne kadar zarar vereceği tartışma konusudur.
Bir diğer ve belki de en büyük dikkat çekici gelişme, ABD seçimleri sonrasında işbaşına gelmekte olan, İsrail’e militan düzeyinde bağlılık gösteren bir kabinenin, ocak ayında hükümeti devralacağı ve bunun sonrasında yaşanacak siyasi gelişmelerdir. Bu büyük tabloda ve denklemde, Kürtçü siyasete verilecek tavizlerin “ezber bozma” pahasına ne işe yarayacağı ise tartışma konusudur. Nitekim tüm belirsizliklerine ve ön görülemez oluşuna rağmen tartışıyoruz.
Tam bu noktada Kılıçdaroğlu’nun tespitlerine dönersek, Türkiye’nin büyük bir risk altına sokulduğunu ve gerçekten de Büyük Ortadoğu Projesinin 2. aşamasına geçildiğini görebiliriz. İkinci aşamada bizi bekleyen ve gerek sosyal medyada gerekse kimi TV kanallarında özellikle askerî yorumcuların tespitlerine göre, 2. Aşamanın hedefinde geçmişte çok tartıştığımız “Yeni Osmanlı Modeli” var. Buna göre Türkiye, önce Kurtuluş savaşında alamadığımız, “Misak-ı Millî sınırlarına kavuşuyor ve büyüyoruz” propagandasıyla halka kabul ettirilip genişletilecek, sonrasında ise BOP’un üçüncü aşamasına geçilerek, Suriye’de ve Irak’ta ilan edilen bölgesel Kürt yönetimleri tek bayrak altında birleştirilerek, büyütülen Türkiye toprak kayıplarıyla küçültülecek.
Haydin buna varsayım veya komplo diyelim, peki, milyonlara varan sığınmacı nüfus neyin nesi? Ekonominin çökertilerek, ülkenin yoksullaştırılması ve dışa bağımlı, yüksek faizle borç alan ülke hâline getirilmesine ne diyeceğiz?
Ne diyordu Kılıçdaroğlu?
“Sayın Yargıç Unutmayın, bir ülkeyi bölmek için önce o ülkeyi sığınmacı nüfus olarak büyütüp, ekonomik olarak küçültürseniz, yani yoksulluğu yaygınlaştırırsanız emperyal güçlerin ekmeğine yağ sürer ve emellerine hizmet etmiş olursunuz. Açıkça söylüyorum bugün için yapılan budur. Bakınız bugün devletimiz borçlandığı her 100 lira karşılığında 135 lira faiz ödüyor.”
Diyorlar ki “Bahçeli ve Erdoğan, Suriye’de varlık gösteren PYD sorununa önlem almak için teröristbaşı Öcalan’la görüşüp çözüm yoluyla önlem alıyor.” İnsan ister istemez düşünüp kendi kendine soruyor; Türkiye’ye doldurdukları göçmenler için niye hiçbir işlem yapmıyorlar? Ekonominin düzelmesi için neden esaslı bir çaba içinde değiller? Haksız tutuklamalara ne diyeceğiz?
BOP’un 2. Aşamasına işte bu manzara ile geçildi galiba.