Ömer Seyfettin'i anlamak

Ömer Seyfettin, 101 yıl önce 6 Mart'ta hayatını yitirdi. 2020, 100. yılıydı ve bu münasebetle birçok faaliyet gösterildi ama korona salgını yüzünden faaliyetler sınırlı kaldı.
Türkiye'ye yön çizebilmek için 19. yüzyılı ve 20. yüzyılın başlarını çok iyi anlamalıyız.
Bu dönemler koskoca Osmanlı Devleti'nin, zevale yol aldığı dönemlerdir. Niçin zevale yol aldığımızı anlayabilmek için de bu dönemleri iyi okumak gerekir. Avrupa nerede biz neredeyiz? sorusunun cevabının yanında batışımızın ve yeniden doğuşumuzun cevabını bulabiliriz.
Yazarlarımızın, gazete-dergi sayfaları arasında kalmış yayınlarının da su yüzüne çıkması lâzım. Çıkarılmıyor değil; çıkarılıyor ama ucundan tutarak. Bütüncü olunmalı.
Ömer Seyfettin'ini genç yaşta kaybettik. Cenab-ı Hak, ona, herhâlde vadeni biçtim, tut kalemi ve mütemadiyen yaz buyurmuştur. Ömer Seyfettin öylesine doludizgin gitmiştir.
36 yıllık hayat ve binlerce sayfa. Daktilo yok, bilgisayar yok... Elinde bir karakalem, bir silgi... Mütemadiyen yazıyor.
Prof. Dr. Hülya Argunşah, yine "Ömer Seyfettin" dedi. Bu defa bütün makalelerini yeniden gözden geçirerek yayınladı. (222 makale. Ömer Seyfettin-Makaleler, Dergâh Yayınları, 1028 s.)
O dönem, kimi sansürden kaçmak için müstear isimler kullanıyor ve kimi de imzasız yazıyor. Kiminin yazıları da sansür ediliyor. Nice yazı böyle kaybolup gitmiştir.
(1921-1923 yılları arasında 42 sayı çıkan Dergâh dergisini yeni harflere aktarırken sansürlü satırları tek tek saydık. Birinci ciltte 10, ikinci ciltte 240, üçüncü ciltte 192, dördüncü ciltte 434 satır sansürlenmiştir. Yazıların içinden birkaç kelimenin de yerleri açıktır. Sansürlü sayfaların peşine de düştük. Ama netice alamadık. Hikâyesi uzun. Derginin yeni yayınında girişte yazdık.)

Ömer Seyfettin modern hikâyeciliğin öncüsü biliniyor ve belli çevrelerde -yok sayılamadığı için- sadece o yönüyle görülmek isteniyor. Ömer Seyfettin, bir öncü fikir adamıdır aynı zamanda. Türkçemiz için koyduğu ölçüler, hiç değişmemiştir ve aynen geçerlidir.
O, "Türk" kavramı üzerinde ısrarla durur. "Türk" deyince ne anlaşılmak gerektiğini ondan okuruz.
Sözü Prof. Dr. Hülya Argunşah'a bırakıyorum:

"Bir yazarın külliyatının, sadeleştirilmeden ve aslına uygun neş­rinin hem hazırlayanlar hem de yayımlayanlar açısından ne ka­dar külfetli, kolay görünmesine rağmen ne kadar tehlikeli bir iş olduğunu çok iyi biliyorum. Ancak bunlar, dilimiz, edebiyatımız, tarihimiz ve kültürümüz açısından son derecede gerekli çaba ve çalışmalardır. Milletçe uzun çağlar boyunca oluşturduğumuz bir kültürün, bir tarihin, bir edebiyatın ve bir estetik anlayışın varlığı gerçek boyutlarıyla bu tür yayınlar sayesinde ortaya çıkmaktadır. Yeni nesiller, bu tür yayınlar sayesinde gerçekten zengin, övünüle­cek bir geçmişleri olduğunu öğrenerek geçmişle çeşitli sebeplerle kopardıkları bağlarını yeniden kurabilirler. Genç yazarlar, nasıl yazacaklarını ve yazmak istedikleri türün ustalarını, hatta bu tü­rün nereden nereye geldiğini yine bu tür yayınlarla öğrenebilirler. Yine bu türden külliyat yayımları sayesindedir ki farklı nesiller, sanatçıların yaratmaları üzerinde yeniden ve bir daha düşünerek, modern okuma yöntemlerini kullanarak onları sonsuzlaştırabilirler. Ömer Seyfettin külliyatının gözden geçirilmiş yeni baskısının bütün bunlara bir başlangıç olmasını içtenlikle diliyorum."
Okumak lâzım.

Yazarın Diğer Yazıları