O Güzel İnsanın adı Ahmet ÇAKIR’dı. Bizi bırakıp gitti
Dostluklar sürüp gidince, sanıyoruz ki o dostluk hiç bitmeyecek!
Aslına bakılırsa öyle de oluyor.
Ve o dostluk, yaşam boyunca hiç bitmiyor.
İnsanın, en zor anlarında bile her daim kocaman bir güç olarak duruveriyor yanında.
Tıpkı Ahmet ÇAKIR’ın dostunu hiç yalnız bırakmadığı gibi duruveriyor.
Ve tüm sevenleri onu, bir sonbahar günü öğlen namazını müteakip, Etiler’deki Spor Yazarları Derneği’nin hemen yakınındaki caminin avlusundan sonsuzluğa uğurlandı.
*
Caminin avlusunda gördüğüm, benim için çok değerli olan okul büyüğüm Nevzat DEMİR Abi’m, O camiinin avlusunda ayakta durmakta zorlanıyordu.
Ne Nevzat Abi’yi ne de Kardeşi Mümtaz Bey’i ben bu kadar bitkin görmemiştim.
*
Sevgili Ahmet ÇAKIR Abi’mle, 1970’li yılların ortasında Beyoğlu Akşam Ticaret Lisesi’nde yollarımız keşişti.
Sanırım, o üçüncü sınıfta ben birinci sınıftaydım.
Müthiş bir Türkçesi vardı.
Anlatımı sakin ve dinleyenini kendisine hayran bırakıyordu.
*
O yıllarda şiir yazardım ben.
Hani biraz da -yirmili yaşlarda her gençte olduğu gibi- âşık olma da vardı ya serde!..
Nasıl şiir yazdığımı tam olarak bilemiyordum ya, kendimce iyi yazdığımı sanıyordum.
Ve ben hem yazdığım şiirlerimi hem arada bir yazdığım hikâyelerimi Ahmet ÇAKIR Abi’ye gösterir, onun yönlendirmeleriyle biraz olsun adama benzerdi yazdığım şiir ya da hikayelerim.
*
O, o yıllarda TRT İstanbul Radyosu’nda çalışıyordu.
Benim için çok önemli bir yerdi TRT İstanbul Radyosu.
Galiba biraz da o nedenle olsa gerek, -o yıllarda benim erişilmezim olduğu için olsa gerek- onun daha yakınında olmak istiyordum.
Ve o beni, o yıllardan itibaren hep sahiplendi…
Ve hep, o müthiş dostluğunu en doğallığı ile hissettirmişti bana.
*
Ben ona, 2003 yılı temmuz ortalarında, “Beni Nevzat Bey ile tanıştırır mısın?” dediğimde, unutmamış ve Nevzat Abi’m ile tanıştırmıştı.
Ve onun beni Nevzat Bey’e önermesiyle birlikte, tam on yıl FIRAT PLASTİK’TE ‘Basın Sorumlusu’ olarak çalıştım.
Benim sanki üçüncü üniversitem olmuştu FIRAT PLASTİK.
Rektörü Nevzat Demir, işe başladığım Basın Bölümü’nün Dekanı da Ahmet ÇAKIR Abi’mdi sanki.
*
Sonra TÜRKSPOR dergisiyle tanıştım, ben ve o dergiye de sanırım on sayı kadar makale yazdım.
Ben yazmayı da…
Kendimi bulmayı da…
Sabrı…
Tahammülü…
Olgunlaşma sürecimin tamamlanmasını da Ahmet ÇAKIR’IN kaydımı yaptırdığı, bir anlamda benim için bir ‘ÜNİVERSİTE’ olan o yerde kendimi bulmuştum.
*
Orada bile beni hiç yalnız bırakmadı.
Ve ne acı ki 16 Eylül günü, akşam üzeri vefat haberini almamla birlikte, bir dostun yalnızlığı ve o yalnızlığın bende hissettirdiği soğukluğu tamamen üzerime çökmüştü.
17 Eylül günü öğle namazını müteakip de sonsuzluğa uğurladık.
*
Biliyorum, o 70’li yılların ve sonrasının Abi’liğiyle benim gönlümde hep yaşayacak…
Bana imzaladığı kitaplarıyla…
Paylaştığı düşünceleriyle hep benim dünyamda var olacak.
*
Ruhun Şad olsun Ahmet Abi…
Mekânın cennet olsun.
Nurlu ışıklar yoldaşın olsun.
*
Başta ailen olmak üzere, Nevzat Abi’m olmak üzere, seni sevenlerinin başı sağ olsun.
Dostluğuna binlerce kere teşekkürler.
Rabb’im sana kabir azabı göstermesin!