Nesini seveyim 1 Mayıs'ın
Kavramlara bakınız lütfen.
Gösteri.
Eylem.
Direniş.
Çatışma.
Var mı bir yumuşaklık?
Yok!
Olması da mümkün değil.
Barış, sevgi hak, adalet, insan, işçi memnuniyeti..vb..
Onlar yok.
Olamaz da.
Ne olacak peki?
Çatışma, direniş, baskı, emek, kavga... ekle ekleyebildiğin kadar.
İşte bütün beyin koordinatlarında dolaşan ve bilinci yöneten bu kavramlar. Hal böyle olunca adına siz istediğiniz kadar “bayram” deyiverin, 1 Mayıs “bayram” olmaz.
İtiraz edeceklere soruyorum: A-ha gördünüz oldu mu?
Olmadı!
Hangi türü olursa olsun sol’un demokrasiden anladığı şey bu.
Emek, işçi, işçi bayramı kavramlarının meydanlara taşınmasının yolu da bu.
Taksim’de değil de filan yerde miting yapın.
Olmaz.
Israr edersem?
Al sana çatışma.
Peki Taksim’e sembolik olarak makul sayıda gelin.
Olmaz, kavga, direniş.
Ne biçim bir dünya görüşü, nasıl bir beyin işletim sistemi bu? Sadece şerden besleniyor.
İlla direnecekler.
İlla gösterecekler
Ve illa çatışacaklar.
Şart mı?
Elbette şart. Çünkü gelecek bunun üzerine kurulu.
Öyle bir şart ki, bütün ülke yüreği ağzında, bunların milli huzura verdiği zararı düşünecek; polis mesaisini bunlar için olağanüstü hale getirecek, halk bunlar için o sokaklardan geçmeyecek, esnaf sırf bunlar için o gün dükkânlarını kapatacak. Bütün bir ülke bunların insana zehir ettiği şu “bayram” dedikleri şeyin bitmesini bekleyecek.
Diyeceksiniz ki haksızlık yapma, işçi sendikalarının hepsi aynı değil. Valla doğrudur. Benim eleştirdiğim de onlar değil. Makul çizgiye saygılı olmak herkesin hakkı.
Yine diyeceksiniz ki polisle çatışanların çoğu farklı uç gruplar. Bu da tamam, ama beslendikleri zihinsel kaynak, felsefi doktrin aynı.
Emeğe proleter, işçiye sınıfsal, değişime materyalist bakanlar.
Zihinleri besleyen kaynak “çatışmacı kurama” dayandı mı, hayatın bütün esprisi de çatışarak sürdürülüyor.
Dikkatinizi çekerim: Marks’ın badesinden içenler yüz yıllardır hep çatışıyor, eylemde bulunuyor, direniyor ve gösteri yapıyor.
Tersini gösteremezsiniz.
Mesela 1 Mayıslarda çiçek dağıtıldığını, sevgi şiirleri okunduğunu, yüce ahlaktan söz edildiğini, huzur ana fikrinde bir slogan söylendiğini kesinlikle duyamazsınız.
Ellerde kırmızı bayraklar, içinde sarı sarı yazılar, yüzlerde buruna kadar kaplı maskeler, buyurgan pankartlar.
Burada bayram kavramının kızıla boyandığını görürsünüz.
Çıkacağız.
Yapacağız.
Gideceğiz.
Soracağız.
İşte bu.
Peki, kucaklasanız, öpseniz, sevgi sunsanız, onurlu duruştan söz etseniz, hakkı yüceltseniz olmaz mı?
İşte size bayram.
Nesini kutlayacağız bunun?
Hiddetini, şiddetini, hepimizi huzursuz eden öfkesini mi?