Neden, 'haram', 'rüşvet' 'yolsuzluk' dillendirilir?
İstanbul Kanalı inadı, bizi nereye götürür?
Kanalı istemeyen geniş bir kitle var. İstanbul''u illâ alacağız dediler, birincisini saymadılar, ikinci defa seçime gittiler. Fark 800 bini aştı. Oy kullanma oranına göre muazzam bir rakamdır. Ultra tuş!
Karşı ittifak adayı CHP''den Ekrem İmamoğlu, seçime gidilirken meydanlarda, ekranlarda "Kanal mı? Asla ve kat''a!" dedi. Türkiye''nin coğrafyasını değiştirecek kanalı halk gerekli görseydi Ekrem İmamoğlu''a oy verir miydi? Karşı aday ise bir eski başbakan, bir eski ulaştırma bakanı ve İstanbul Belediyesi tecrübesi olan bir isim. Arkasında bütün imkânlarıyla Saray vardı. E. İmamoğlu ise -Reis Bey''in diliyle- tecrübesi "bir kenar ilçe belediye başkanlığı"ndan öte değildi.
Bu kanal tartışmalarının ortasında yapılan bütün kamuoyu yoklamalarında iktidardakilerin oyu geriliyor.
Salgın sürecinde ülkenin "iyi" idare edilememesi, tedbirlerin yerinde alınamaması, açlığa mahkûm olan kitlelere el uzatılmaması da oyda gerilemeye tesir etse de "kanal" cazibesi, halkın ilgisini çeker, "Salgın geçici, kanal kalıcıdır. Türkiye''nin çehresini değiştireceği gibi, darphane gibi çalışacak, yüksek gelir getirecek. Umudumuz kanal!" der, yine tercihini gösterirdi.
Saray''ın kamuoyu yoklaması yaptırmadığını mı sanıyorsunuz? Yaptırmaz olur mu?! Biliyor ki, oyları geriliyor. Yoksa bütün "yandaş" basın yayın organlarına tek kalemde "yükselen oy" başlığı attırırdı.
Şimdi Türkiye''de İstanbul Kanalı için, referandum dillendiriliyor. Türkiye''nin coğrafyasını değiştirecek kanal için referanduma gidilmesi "gereksiz" görülemez. Hakkaniyetli, müdahalesiz bir referandumda halk kanal lehine oy kullanırsa, muhalefetin de söyleyecek sözü olamaz.
Kanal tartışması çok kırıcı. Önceki gün, grup toplantılarında iktidar tarafı da muhalefet tarafı da birbirlerine ağır sözler etti. Hele Reis Bey''in "ruh hastası" demesi, artık köprüleri attığını gösteriyor:
"Bunlara göre herkes yolsuzluk yapmaktadır herkes uyuşturucu kaçakçısıdır, herkes satılmıştır, herkes yanlış ve kötüdür. Ülkesini her türlü aşağılık sıfatla itham edecek kadar bir ruh haliyle karşı karşıyayız. Bizim bunca yalanı, iftirayı, ithamı ardı ardına sıralayan siyasetçi sıfatlı ruh hastasına ayıracak tek saniyemiz yoktur. Hukuk önünde hesap sorulacak hususların avukatlarımız vasıtasıyla takipçisiyiz. Diğer hususlarda ise CHP Genel Başkanı artık siyasetin değil, psikiyatrinin konusudur. Hakikatle bağını bu derece koparmış bir insana doktorlar teşhis koyacaktır."
Reis Bey''i dinlememiştim. Haberlerde "ruh hastası" dediği söylenince çok şaşırdım. Hakikaten demiş. Üstüne bir de psikiyatriye havale ediyor.
"Ne ölüme, ne dirime!..." noktasına gelindi. Böyle Türkiye idare edilebilir mi?
Muhalefetin varlığı iktidarın meşruluğunu gösterir. Muhalefeti yok sayarsanız, kendinizi boşluğa düşürürsünüz. Dünyada yeriniz tartışmaya açılır.
Kemal Kılıçdaroğlu, karşısındaki için: "Kul hakkı yemek, haramla beslenmek, rüşvet yemek, yolsuzluk yapmak…" ifadelerini kullanıyor.
K. Kılıçdaoğlu o sözleri ettikten sonra Reis Bey, yine yüksek miktarlı tazminat davası açtı.
Şunu da düşünmek gerekmez mi? Neden çok sık "kul hakkı"ndan, "haram"dan, "rüşvet"ten, "yolsuzluk"tan bahsediliyor?
İnsan dönüp bir de kendisine bakmalı.