Mısır'a, İsrail'e selâm çakıyoruz
R. T. Erdoğan, İsrail Devlet Başkanı Yitzak Hertzog ile telefonda görüştü. Görüşmeden üç gün önce Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas''ı Ankara''ya çağırdı.
İki Filistin Devleti var: Batı Şeria (veya Ramallah Devleti), Gazze Devleti.
Batı Şeria Devleti''nin başında Mahmud Abbas, Gazze Devleti''nin başında da Hamas örgütünün İsmail Haniye''den sonraki lideri Yahya Sinvar var. (İsmail Haniye, Hamas''ın Siyasî Büro Şefi olarak yine etkili.) İki "devlet" birbirleriyle pek barışık değil.
Resmî olarak Filistin Devleti, Gazze''yi de içine alır ama, Gazze''de Hamas''ın kanunları geçer.
Dikkat ettiniz mi? Netanyahu, başbakanlığının son günlerinde Gazze''ye bomba yağdırdı, çocukları katletti, binaları yıktı... Mahmud Abbas pek ortalıkta görünmedi. Belki Hamas''ın kendi iradesi dışında hareket etmesinden, İsrail''e yerli yersiz füze fırlatmasından duyduğu rahatsızlıktan olsa gerek sessiz kalmayı tercih etti.
Hamas "terör örgütü" listesinde. Daha önce Hamasçılar Ankara''ya gelip gittiler. İsrail faktörü ister istemez Hamas''la aleni teması perdeledi. Hertzog''u aramadan önce İsrail''e bir mesaj iletilme ihtiyacı duyuldu. "Sizin de muhatap kabul ettiğiniz Ramallah Hükûmeti bizim nezdimizde de muteberdir." denmek istendi.
Tabiî burada "van minüt"ten de geri adım atıldığını belirtmeliyiz. 2009''da Davos''ta İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres''e diskur çekmiştik. Şimdi, Peres''in koltuğunda oturan Hertzog''u arıyoruz
31 Mayıs 2000 tarihinde İsrail askerlerinin ablukaya alınmış Gazze''ye yardım götüren Mavi Marmara gemisini basması ve 10 yardım gönüllüsünü katletmesi ipleri koparma noktasına getirdi. O tarihten beri İsrail''le üst seviyede görüşmeler yapılmıyordu.
Devletler arası münasebetler farklı bir şey. Her ülke çıkarını düşünmelidir. Kendisine yakın devletleri, milletleri ve grupları elbette öne alırsın; ancak, öyle bir politika ayarlamalısın ki, içten içe düşman gördüğün, ileride başına belâ olacağını düşündüğün devletleri "idare" etmesi bilmelisin.
İsrail''i tanıyan ilk Müslüman ülkeyiz. Ve İsrail''le komşu Müslüman ülkeler, Suriye, Ürdün, Mısır, Lübnan''daki gruplar savaşa tutuşurken biz kıyıda oturduk. Müslüman halk olarak gönlümüz Filistin halkının yanındaydı.
İsrail''i, Filistinlilerin boşluğundan istifade edilerek kurulmuş bir devlet göremeyiz. Gücü, varlığının çok çok ötesinde. Türkiye''nin bu gücü hesap etmesi gerekir. Cumhurbaşkanlığını kutlarken, "Enerji, turizm ve teknoloji başta olmak üzere muhtelif alanlarda yüksek bir iş birliği potansiyeli"ni değerlendirmekten bahsediyoruz. Sonra "Türkiye-İsrail ilişkileri Orta Doğu''nun güvenliği ve istikrarı bakımından büyük önem taşıyor." diyoruz. Görüşme 40 dakika sürüyor. Yarısı tercüme diyelim, 20 dakikada bile hâl hatır sormanın ötesinde "bir şeyler"in altı çizilmiştir.
Mısır''a ve İsrail''e el uzatmalıyız. İlişkileri belli seviyede tutmalıyız, diye kaç defa yazdım.
İsrail demek ABD, Avrupa demektir. Mısır demek Suudî Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri demektir.
İsrail''le kopma noktasına gelen ilişkilerin, bize neye mal olduğunun tahlil edilmesi lâzım. Darbe Mısır''ın iç meselesiyken biz kendimize öyle dert edindik ki, sanki darbe bize yapılmış gibi, meydanlarda dört parmaklı (rabialı) nutuklar attık. Muhaliflere imkân tanıdık. Mazlumun, haksızlığa uğrayanın, meşruiyetin yanında olursun ama ince ayar yapman gerekir.
Ne oldu şimdi? Hem Mısır''a hem İsrail''e selâm çakıyoruz.