MHP’NİN DEM’LE İŞ BİRLİĞİ TUTAR MI?
Türkiye’de, iktidar ve ortağı MHP, adını koyamadığı, PKK-DEM ilişkili bir süreç yönetirken, Suriye’de önemli gelişmeler yaşanıyor. Hatırlanacağı gibi Bahçeli’nin Meclis’te var gücüyle bağırarak teröristbaşını Meclis’te konuşmaya ve bunun sonunda da silah bırakmağa çağırmasından sonra, pek çok yorumcu, meseleyi “Devlet aklı”na bağlamış ve bunun Suriye’deki gelişmelerle yakından ilişkili olduğunu yazıp söylemişti. İşte tam bu noktada Suriye’ye dönüp bakıldığında, PKK/PYD yapılanması, yeni bir sürece yöneldiği görülüyor.
Geçtiğimiz hafta, ABD kontrolünde, yeni Suriye yönetimi ile görüşme yapan PYD yönetimi, El Şara ile anlaşmaya varamadı. PYD, silahları bırakmayacağın söyledi. Ancak buna mukabil Suriye bayrağını kabul ettiklerini belirtti. Suriye bayrağı altındaki PKK-PYD güçlerine karşı, Türkiye’yi yönetenler, nasıl müdahale edecek de terörü temizleyecek bilemiyoruz. Bu durum, Şara yönetimiyle çatışma anlamına gelmez mi?
Kaldı ki, son birkaç hafta sürecinde ABD bölgede yeni bir üs kurma yoluna gidiyor. Öteden beri destekliği PYD’nin arkasında hizalanıyor ve tahkim ediyor.
Suriye’nin kuzeyinde bunlar yaşanırken Türkiye’de birileri umut dağıtarak “Terörü bitireceklerini” söylüyor. İktidar kanadının yorumcularına bakarsanız bizim gibiler, “Barışı baltalıyor, Türkiye’yi çözümsüz bırakıyor.” Halbuki onların “barış” dedikleri şeyin, ne olup olmadığı belli değil. Başını sonunu bilen olmadığı gibi, bizzat kendileri daha adını koyabilmiş değil.
Adı olmayan bir süreç olmasını bırakın, iktidarın büyük ve küçük ortakları süreci, aynı içtenlik sahiplenmiş değiller. İktidar temkinli yaklaşırken MHP meseleyi sahiplenmiş durumda.
Neden?
Çünkü bunun sonunda teröristbaşının gün yüzüne çıkarılması var. Peki, binlerce vatan evladının kanı, canı, yıkılan yuvası, sakat kalan bedenleri ne olacak?
İşte Erdoğan iktidarını düşündüren bu hesap olabilir.
MHP kanadı ise durumdan memnun. Öyle ki, MHP Genel Başkan Yardımcısı Fethi Yıldız, Anayasa'nın 17. maddesini ve İnsan Hakları Sözleşmelerini kamuoyuna hatırlatmağa başladı bile. “Hapis cezasının infazı, mahkûmun hayatı için kesin bir tehlike teşkil ediyorsa, iyileşinceye kadar infazın geri bırakılması tartışma konusu olmamalıdır. İnsan Hakları Sözleşmelerinde ve Anayasamızın 17.maddesinde belirtildiği üzere; “her insan doğuştan gelen yaşama hakkına sahiptir.”
Yani Öcalan ve ekibinin yollarına taş döşüyor.
Hatırlanacağı gibi, 57. Hükümet döneminde Bahçeli, Başbakan Yardımcısıydı. Öcalan’ın idamı konusu gündeme geldiğinde, idamın onayına ilişkin yazıya Bahçeli’nin imza atmadığı konuşulup tartışılmıştı. Yine, dünkü Yeniçağ’da yer alan, rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nun söylediği; “Bakın burayı iyi anlayın, APO bir gazetede köşe yazısı yazıyor. Hem de kendi ismiyle. Mahlas falan değil. APO o köşe yazısında sık sık (dışarı) çıkmaya başladım. O nedenle “Bir an evvel gidin başbakan ile görüşün beni F tipi cezaevine alın” diyor. İnternet ortamında da dolaşan bu video konuşmasında Yazıcıoğlu, devamla şunları söylüyor: “Sonra bir bakıyorum ki haber daha başbakana ulaşmadan bizim milliyetçi bir lider (Devlet Bahçeli’yi kastediyor) kongresinde diyor ki; “O caniyi oradan alacağız F tipine getireceğiz.” Bahçeli’nin o günlerde kurduğu cümlede teröristbaşına “Cani” demesinin sebebi, amacı gizleme, milliyetçi kamuoyunda iyi bir şey söylüyormuş algısı yaratıp, onun F tipine çıkma isteğine destek vermektir.
Geldiğimiz noktada pek çok siyasi yorumcu ve analist, yeni sürecin tamamen Bahçeli’nin kontrolünde başladığı konusunda hemfikir gibi. Ancak gelinen noktada, adını koyamadıkları ve pek çoklarının sadece “Süreç” olarak anlattığı yeni durumsal gelişmeler gösteriyor ki, DEM-AKP-MHP-APO dörtlüsünün Türkiye’ye vereceği hiçbir gelecek umudu olamaz. “Çözüm” olarak önerdikleri, silah bırakma, silah gömme vaatleri, yine dikkat ederseniz teslim olma, ülkeye verdikleri zararın hesabını sorma amacına dayanmıyor.
İktidar “Silahlarınızı gömün” çağrısı yapıyor. “Silahı gömmek” ne demek? Neden teslim edin değil de gömün? Bu nasıl söz? Silahı gömen, aklına estiğinde gene çıkarır. Tuttukları yolun ne kadar boş olduğu bu tavırdan da belli değil mi? Zaten “çözüm” dedikleri yolun hesabını tek kişiye bağlayıp öyle planlamışlar.
Peki, neden?
Muhtemelen seçimlerde DEM’le iş birliği için olabilir. Bakalım MHP-DEM yakınlaşması nereye varacak?