'Mahbesten Mektuplar'
Mahbesten Mektuplar, Efendi Barutçu'nun kitabı. Bize imzalarken yazdıkları satırlar kitap hakkında size bir fikir verecektir: "Mahbes günlerimizde 'Güneşi karanlıkta ararken' kırık kalemimizden mektuplara yansıyan duygularımızdan bir demet." (Bukan Yayınları, 344 s.)
Efendi Barutçu, 12 Eylül öncesinin Bursa Ülkü Ocakları başkanı idi. Bursa Eğitim Enstitüsü matematik bölümü son sınıf öğrencisiyken 21 Temmuz 1975'te tutuklanıyor. 10 yılı mahpushanelerde geçiyor.
12 Eylül 1980 öncesi ve sonrasında "Ülkücüsünden", "Devrimcisinden" çok insan hapis yattı ama hatıralarını, hapishane günlerini yazan çok az.
Ülkücü kanattan binlercesi mahpushaneye, binlercesi gurbete düştü, binlercesi sürüm sürüm süründü. Saysanız 20 kitap çıkmaz. Burada Oğuzhan Cengiz'in gayretinden bahsetmeliyim. O da 12 yıl dört duvar arasında yattı. Kendi yaşadıklarını Yanıkkale, Kapıaltı, Zindan Okumaları'nda topladı. Ayrıca, kurduğu Bilgeoğuz Yayınları'nda Hayrettin Budak ve Mustafa Karaca'nın kitaplarını çıkardı.
Efendi Barutçu, "Takdim" yazısında neden tutuklandığının cevabını arıyor:
"O yıllarda Türkiye genelinde çok yaygın olan Ülkü Ocakları isimli Milliyetçi bir gençlik teşkilatının (derneği) Bursa şubesi başkanıydım. Ülkü Ocakları bizim için bir millî mektep hüviyetindeydi. Burası Türk milletine duyulan derin sevgimizin; hizmet, aşk ve heyecanımızın ocağıydı. Milletimizin fakirliğinden ve ülkemizin geri kalmışlığından büyük üzüntü duyuyorduk. / Türk insanını yoksulluktan kurtarıp refah seviyesini yükseltip ülkemizi çağlar üzerinden aşırmak ve tarihî geçmişine layık bir şekilde dünyanın güçlü ve itibarlı devletlerinden biri hâline getirmek gayesini güdüyorduk. Sevdamız büyük, heyecanımız sonsuzdu. Aynı yıllarda üniversite ve yüksekokullarda -büyük çoğunluğu gönüllerindeki adalet duyguları profesyonel devrimciler tarafından istismar edilen Anadolu çocuklarının da içinde yer aldığı- solcu-sosyalist-devrimci gruplar vardı. Bunlara göre de Türkiye'nin kalkınması için Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin modelini benimsemesi ve Marksist-Leninist ideoloji doğrultusunda Türkiye'de kanlı bir darbeyle Sovyetler'e dost bir hükümetin kurulması gerekiyordu.
Türkiye'nin her tarafında üniversitelerde, fabrikalarda, şehirlerde, kasabalarda, mahallelerde amansız bir mücadele veriliyordu.
Tutuklandıktan hemen sonra yargıda çöreklenmiş bir grup devrimci yargıcın hedef tahtasına oturtulmuştuk. 6 sene idamla yargılandık. Daha sonra mahkeme her ikimize 18 sene 8'er ay hapis cezası verdi."
Efendi Barutçu'nun "ikimize" dediği diğer isim yardımcısı Metin Kaplan. Onun da kitapları var.
Mahbesten Mektuplar'da 84 mektup yer alıyor. Mektup gönderdikleri arasında bilinen isimler var: Muharrem Şemsek, Muammer Cindilli, yakın zamanda kaybettiğimiz Dr. Ahmet Tevfik Ozan, Yakın zamanda saldırıya uğrayan Doç. Dr. Selçuk Özdağ, Lütfü Şehsuvaroğlu, Sevgi Kafalı, Ali Akbaş, Sadi Somuncuoğlu, Mehmet Şevket Eygi, Seyyid Ahmet Arvasi, Ali Güngör...
Yakın tarih nisyana gömülmeli. Kalem tutan kendi yazsın, kalem tutmayan ise yazdırsın.
Mektuplardan öğreniyoruz. Hapishanede, elle yazarak üç sayı "Tutsak Kalemler" dergisini çıkarmışlar. Efendi Barutçu, ilk sayısında "Yazalım yazmak güzel bir şeydir" başlıklı yazısı yer alıyor.
Evet, yazmak güzel şey. Yazalım.