Lozan'da kazandık mı?
Lozan Antlaşması'nı yeterli görmeyenler, daha fazlası alınmalıydı, diyenler, acaba o dönemde yaşasalardı ne yaparlardı?
Yurdunu işgalden kurtarmak için savaşa giriyorsun, bir yere kadar dayanıyorsun... Ötesini şartların, elindeki imkânlar elvermiyor. Artık sulh lâzım... İstemez miyiz, madem Misak-ı Millî ile bir hat çizdik, o hatta ulaşmalıyız... Ulaşılır mıydı? Ruslarla da savaşman gerekirdi, İngilizlerle de... Batum'dan, Nahçivan'dan, Musul-Kerkük'ten bahsediyorum... "Adalar" diyorlar... Hadi gir al! Mümkün müydü?
İstiklâl Savaşı fiilen ne zaman başlamıştı? M. Kemal Atatürk'ün 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıkışıyla... Hadi daha karar verilmedi, diyelim... Amasya Tamimi ne zaman yayınlandı? 22 Haziran 1919'da...
Misak-ı Millî ne zaman kabul edildi? 28 Ocak 1920'de... Hem de Osmanlı Meclis-i Mebusanı'da!... Esas şekli ise 24 Nisan 1920'de Ankara'da Büyük Millet Meclisi'nde, M. Kemal vermiştir.
(M. Kemal, "(Misâk-i Millî) unvanı verilen bu programın ilk müsveddeleri de, bir fikir vermek maksadıyla kaleme alındı. İstanbul Meclisi'nde bu esaslar, hakikaten toplu bir sûrette tahrîr ve tespit olunmuştur." der. Nutuk, 1927, s. 267).
İtilaf Devletleri İstanbul'u ne zaman işgal ettiler? 16 Mart 1920'de...
Sevr'de, Osmanlı'nın bitirilmesi antlaşması için masaya ne zaman oturuldu? 10 Ağustos 1920'de...
İstiklâl Harbi ne zaman bitti? Mudanya Mütarekesi'yle 11 Ekim 1922 de...
Deniyor ki; Sevr'i Vahîdeddin kabul etmemiştir. Etmedi de ne oldu! İstanbul işgal edilmişti. Ankara, Millî Mücadele'yi başlatmasaydı, İtilaf Devletleri, işgal ettikleri Payitaht'ta Padişah'a her istediklerini yaptırırlardı. Vahîdedin'in, Hilafet'in kaldırılışı sırasında ABD'den yardım isteyen mektubunu yayınlamıştık. Hilafet için "gâvur"dan medet uman tıynet, ülkesi için mücadeleyi göze alabilir miydi?!
İslâmcılarımız, neden Millî Mücadele'ye burun kıvırırlar ve hatta düşmanlar?
Kimi "Millî Mücadele tamam da, ya sonrası?..." derler. İnkılâpları, din meselesini falan ortaya atarlar. Onlar halifelikle padişahlığı birleştirmişler, Kur'ân'ın bir rüknü saymışlardır. Aslî kurucu unsurun, Türk'ün adının zikredilmesi de İslâmcılarımızın bir iç kanamasıdır!
Cumhuriyet devrinde ne ortaya konmuşsa, padişahlık zamanında tartışılmıştır; birçoğu kabul edilmiş, birçoğunun kabulü zamana yayılmıştır.
Recep Tayyip Erdoğan, durup dururken, Lozan meselesine girmiş, çok tartışılan şu sözleri etmişti:
"Birileri bize Lozan'ı zafer diye yutturmaya çalıştı. Bağırsan sesimizin duyulacağı adaları verdik. (..) İşte o anlaşmada masaya oturanlar sebebiyle.." (29 Eylül 2016).
Masaya oturan İsmet Paşa idi. Ardında M. Kemal vardı.
R. T. Erdoğan, dün Lozan Antlaşması münasebetiyle yayınladığı mesajı ise bu görüşüne zıt:
"Aziz milletimizin her türlü yokluğa, yoksulluğa ve imkânsızlıklara rağmen yazdığı istiklal destanı, Lozan Antlaşması ile diplomasi ve uluslararası hukuk alanında tescil edilmiştir. Türk Milleti, Lozan Anlaşması ile bu topraklardaki bin yıllık varlığını hedef alan Sevr'i yırtıp atmış, bağımsızlığından asla taviz vermeyeceğini tüm dünyaya kabul ettirmiştir."
Parvus'un Türk Yurdu'na, 1912'de yayınlanan bir tespitini vereceğim ve Lozan'la açık bağını göstereceğim. Yarın.