Lozan Antlaşması aşınırken Kılıçdaroğlu ne yapıyor?
Bugün Kurtuluş Savaşı’nın kazanılması sonucu inşa edilen Türkiye’nin, ekonomik, politik ve sosyal özgürlüğüne dair dünya ile imzalanan Lozan Antlaşması’nın 100. Yıl Dönümü…
Bu antlaşma ile ilgili ne iftiralar duymadık ki? Güya petrollerin çıkarılması yasaklanmış, bir gizli madde varmış, oymuş buymuş…
İpe sapa gelmez aptalca sözler… Sırf İsmet İnönü görüşmelerin başındaydı diye yaşamlarını din tacirliği ile kazananların haksız saldırılarına maruz kalındı…
Ancak din ve siyaset tacirleri ne derse desin Lozan bizim dünya üzerinde bağımsız ve muzaffer devletimizin dış politikadaki en büyük işareti olmuştur.
Bu yazıda Lozan’ın Türk halkına sağladığı ekonomik faydaları yazacağız, ancak ana muhalefet partisinin basiretsiz yönetimi ile bu kazanımların nasıl aşındığını da rakamlarla ortaya koyacağız.
Evvela Lozan’daki iktisadi konular nelerdi onlara bakalım:
1-KAPİTÜLASYONLAR
TAMAMEN KALDIRILDI
15. ve 16. Yüzyıllarda Osmanlı Devleti yabancı güçleri bölmek, kendine müttefik yaratmak ve ticareti kendi lehine değiştirmek amacıyla yabancılara çeşitli ekonomik, adli, idari vb. hak ve ayrıcalıklar verdi. Ancak başta kurnazca bir politika olarak başlayan Kapitülasyonlar, Osmanlı Devleti Sanayi Devrimi’ni ıskaladıkça birer prangaya dönmeye başladı.
Bu işin doruk noktaya çıkışı ise 16 Ağustos 1838 tarihinde imzalanan Baltalimanı Antlaşması’yla olmuştur. Bu antlaşma yalnızca bir ticaret değil aynı zamanda ileri düzeyde bir kapitülasyon zinciriydi. İhracat yasağı ve devlet tekelleri kaldırıldı. Yabancı tüccarlar yerli tüccarlarla aynı haklara sahip oldu. Bundan sonra Osmanlı artık mamul mal üretemeyecek, kumaş yerine iplik, iplik yerine ham pamuk ya da yün hatta pamuk kozası satar hale gelecektir. Şirket kuramayacak, üretim ve ihracat yapamayacak bir ülke nasıl ayakta kalırdı?
Elbette doğal sonuç olarak devletin gelirleri azalmış, maliye borç alarak dönmüş, savaşlardaki yenilgilerle birleşen tablo sonunda Duyun-u Umumiye denilen borç idaresi koca devletin maliye yönetimini ele almış, devlet Sevr Antlaşması ile çökmüştür.
Zaten tarihe baktığımızda da bu konu her toplum için aynıdır. Üretimden kopan, iktisadi bağımsızlığını borçlar ve ithal mallarla kaybeden, yenilikleri uygulamaya geçemeyen her devlet yıkılmıştır. Roma, Bizans, Osmanlı hep aynı kaderi paylaşmıştır.
İşte burada Lozan Antlaşması, Türk halkının yabancı prangalardan kurtarılmasını simgeler…
Mustafa Kemal, savaşı kazanmış muzaffer bir komutan olarak, kayıtsız şartsız kapitülasyonların kaldırılmasını emreder.
Yabancılara verilen başta ekonomik olmak üzere siyasi, sosyal her türlü ayrıcalığı ifade eden kapitülasyonlar Lozan Antlaşması ile tamamen kaldırıldı. Bunların en önemlilerinden birisi olan Kabotaj’ın kaldırılması da çok önemlidir.
Osmanlı döneminde Türkler kendi denizlerinde yani Türk kara sularında ticaret yapamazdı. Bu hak sadece yabancılardaydı. Lozan ile bu hak, yabancılardan alınarak sadece Türklere bırakıldı.
2-BORÇLAR KONUSU
Lozan Antlaşması’nın 46. maddesi ile Osmanlı’dan kalan borçların Osmanlı Devleti’nden ayrılan devletler arasında bölüştürülmesi kabul edildi.
Antlaşmaya göre Türkiye borçların %62’sini, 1912 sonrası aldığı borcun %73.59’unu ödemeyi kabul etti. Toplam borç 82 milyon 456 bin 337, faizleriyle birlikte 107 milyon 528 bin 461 altın liraydı. Türkiye borçları 1929 yılında ödemeye başladı ve borçların tamamı 1954 yılında bitirildi.
3-SAVAŞ TAZMİNATI
Savaşı kaybeden Yunanistan tazminat ödemek istemedi. Yunanistan’da mali bir kriz vardı ve daha sonra Karaağaç bölgesini savaş tazminatı olarak Türkiye’ye verdi.
Lozan öncesi Türkiye’deki fabrikaların %85’i yabancılara aitti. Kapitülasyonların kaldırılması ile sermaye Türklerin eline geçti. Bu toplumdan elde edilen kâr yine millî sınırlar içinde kaldı. Devlete vergi olarak ödendi ve bu da ülkenin kalkınması için harcandı.
Cumhuriyet Hükümeti, Lozan sonrası ekonomide millî bir sanayi kurmak için harekete geçti. Halkın gelirleri oligarşiye değil halka yatırım olarak dönmeye başladı.
Şunu unutmamak gerek: Lozan’a karşı çıkan iç ve dış unsurlar eskiden Türk halkının üretimine, parasına çökmüş gruplardı. Lozan bu çökmeyi bitirdiği için, yani onların halkı sömüren hortumlarını kestiği için antlaşmaya düşman kesilmişleridir.
Cumhuriyetin yaptığı ilk beş yıllık planla beraber Kırıkkale'de barut, tüfek ve top (MKEK) tesisi işletmeye açıldı. Türkiye İş Bankası ve Ziraat Bankası kuruldu ve bu bankaların ortaklığıyla Eskişehir ve Turhal şeker fabrikaları inşa edildi. 1925-1938 yılları arasında 3011 km demir yolu yapıldı.
O zamanların kıt kaynakları ile kurulan tesislere bakın:
Gemlik Suni (Sung) İpek Fabrikası, Isparta Gülyağı Fabrikası, İzmit Kibrit Asidi Fabrikası, Zonguldak Seramik Fabrikası, Paşabahçe Şişe ve Cam Fabrikası, Çimento Fabrikası, Karabük Demir Çelik Kombinası, İzmit Kâğıt ve Selüloz Tesisleri, Keçiborlu Kükürt Tesisleri, Bakırköy Pamuklu Dokuma Fabrikası, Kayseri Pamuklu Dokuma Fabrikası, Nazilli Pamuklu Dokuma Fabrikası, Malatya İplik ve Dokuma Fabrikası, Iğdır İplik Fabrikası, Bursa Merinos Kamgarn Mensucat Fabrikası, Kastamonu Kendir Sanayi Fabrikası…
2002 yılından sonra gelen AKP, özelleştirme adı altında bu tesislerin büyük kısmını ya sattı ya da kapattı. 70 milyar doları aşan bir gelir elde edildi, bu para da üretimden uzak alanlarda çar çur edildi.
Peki CHP bu satışları durdurmak için konuyu mahkemeye götürmek ya da medyada protesto etmekten başka ne yaptı?
Yapması gereken iktidarı almaktı. Muhalefet sadece muhalefet yapmak demek değildir. Muhalefet ülkenin iktisadi ve siyasi konularda aşınmasını önlemekle görevlidir hele bu muhalefet CHP gibi ülkenin kurucu unsuru ise bu görev kesinlikle başarılmalıdır. Bu görevi başaramayanların koltuklarına yapışıp kalması ise tablonun daha da kötüye gitmesine neden olur.
Alın size ispatı:
1923-2003 arasında kamunun toplam borç stoku 283 milyar TL.
2018 sonrası 1 trilyon.
2023 Mayıs ayı itibarıyla 4,7 trilyona vurdu…
Geçtiğimiz hafta geçen torba yasada 69 CHP vekili Meclis’e gitmedi ama o yasa içinde Cumhurbaşkanı’na 2,1 trilyon TL ek borç alma hakkı tanındı…
Peki, bu borçların faizini kim ödüyor?
Halktan zamlarla vergilerle alınıyor…
Başa dönelim: Bu gidişatı kim engelleyecekti?
Varlıklar satılacak!
Erdoğan Körfez’e giderken “Biz hangi varlıkların satılacağını biliriz” dedi. Peki, sata sata, taşıma suyla değirmen döndürmek marifet midir?
Yukarıda anlattık, yabancılar üzerimize nasıl çökmüştü... Şimdi Cumhuriyet’in yüz yılda oluşturduğu varlıkların geri kalanı da satılırsa bu işin sonunda ne olacak?
Başa dönelim: Kim durduracaktı bunu?
Kılıçdaroğlu ülkenin önünü açmak için istifa etmek yerine yenilen pehlivan güreşe doymaz misali "10 cephede yara almış bir komutan savaşa devam eder" demiş...
Kılıçdaroğlu, ya savaş nedir bilmiyor ya da muhalefet imkânları tatlı geldi koltuğu bırakmak istemiyor.
O konuyu nasıl anlıyor bilemeyiz ama Kemal Bey’le güçsüz, iktidarı zapt edemeyen bir muhalefet; Cumhuriyet’i daha çok borçlu, varlıklarını kaybeden, şirketlerini yabancılara kaptıran, enflasyonla halkını sefalete sokan bir duruma getiriyor.