Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Evren Devrim ZELYUT

Evren Devrim ZELYUT

Tayyip Bey neden başaramayacak?

Bu soruyu belki şöyle sormak gerekirdi: Tayyip Bey batan ekonomiyi neden yüzeye çıkaramayacak? Ekonomi su alıp battıkça bu AKP’nin de batması demek…

Önce Şimşek’in Erdoğan onaylı ekonomiyi yüzdürme planını yazalım:

1-Yüksek faizle talebi ve arzı (üretimi) baskıla, talep düştükçe fiyatlar düşsün. Faizle kredi maliyetleri arttıkça dış girdiye bağlı çalışan firmaların yarı mamul ithali azalsın, böylece cari açık düşsün, ülkenin dolara açlığı azalarak kur gerilesin.

2-Yüksek faizle yazılan yeni hikâye sonucu kredi notları artsın, ülke risk primi azalsın, gelen yabancı sermaye doların kontrol edilmesini sağlayarak dışa bağlı ekonomide kurun sakin seyri ile enflasyonu da sakinleştirsin…

Peki bu oyun planını bozan konular neler? Neden Tayyip Bey ince bir buz tabakası üzerinde yürüyor?

A-Yüksek faiz özellikle son 10-15 yılda düşük faize bağımlı, dış rekabet yeteneği olmayan, düşük teknoloji içeren ürünler üreten Türk KOBİ’lerini adeta vurdu.

İşsizlik %30’a dayanırken, konkordatolar hızlandı. Ticaret/sanayi odaları başkanları ve yönetim kurulları iktidara yakın oldukları için tabandan gelen tepkileri filtre edebiliyorlar ama durumun kasım sonrası kontrolden çıkması olası…

Hükûmet şunu söylüyor: Yıllarca sizi kamu bankaları ile enflasyonun altında kredilerle fonladık ve muazzam bir servet kazandınız. Şimdi bir kısmını verme zamanı…

B-Dış sermaye yüksek faiz olmasına rağmen sürekli bir giriş sergilemiyor. Merkez Bankası Menkul Kıymet İstatistiklerine bakınca 2 durum söz konusu:

Birincisi, tahvile gelen para 1-2 hafta giriş, ertesi hafta çıkış gösteriyor. Demek ki, yüksek faizin cazibesini gölgeleyen bazı yanlışlar tefeci sermayeyi bile korkutuyor.

İkincisi, hisselere girişi bırakın her hafta düzenli bir çıkış var. En son açıklanan OVP’yi de düşünecek olursak eğer yabancılar Türk ekonomisinin yüzeceğine inansalar bu yüzüşü sağlayacak Türk şirketlerine ortak olmak için borsaya gelmezler mi? Demek bazı soru işaretleri var…

O zaman özetle şunu söyleyelim, kasım ayında yüksek faiz basıncı ile dikişleri patlamaya hazır bir KOBİ dünyası var, diğer husus ise Şimşek öncesi -65 milyar dolar olan net rezervin tefeci sermaye ile +20 milyar dolara çıktığını ama son veriye göre kuru tutmak için yine satışların yapıldığını ve rezervin gerilediğini görüyoruz.

Bakın son rakamlar ne anlatıyor:

TCMB verilerine göre brüt rezervler 6 Eylül haftasında 146,8 milyar dolara gerilemiş. Bir önceki hafta brüt rezervler ise 149,4 milyar dolar düzeyindeydi.

29 Ağustos haftasında 20 milyar doların altına inen swap hariç net rezervlerde de düşüş sürdü. 6 Eylül haftasında swap hariç net rezervler 18,5 milyar dolardan 17,4 milyar dolar düzeyine geriledi.

E hani yabancı gelecekti? Rezervler düzenli artacak, buna bağlı kur düşüp enflasyonu baz etkisi bitince bile aşağı itecekti?

C-Sahada yapısal tedbirlerin AKP içindeki unsurların çıkarları ile çatıştığı için hayata geçirilememesi enflasyonu gıda öncülüğünde tekrar yukarı taşıyabilir.

Sadece talebin ve arzın boğulması ile enflasyon düşmez. Sahada yani tarlada ve sanayide önlemler almadan, üretim ve dağıtım mekanizmaları elden geçmeden çözüme ulaşmak imkânsız…

Demek istediğimizi somutlaştıralım: Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Ağustos ayı üretici ile market arasındaki fiyat değişimlerini açıkladı. Buna göre, Ağustos ayında üretici ve market arasındaki fiyat farkı en fazla yüzde 370,4 ile limonda görüldü. Limondaki fiyat farkını yüzde 323,9 ile havuç, yüzde 262,1 ile kuru soğan, yüzde 249,6 ile kabak takip etti.

Mazot fiyatları ve işçilik sabitken bir ayda bazı ürünlerde %300’lere varan artışlar piyasada dağıtım mekanizmasının bozuk, aracıların üretici ve tüketicinin adeta kanını emdiğini göstermez mi?

Peki, AKP bunu çözecek Hal Yasası’nı geçirmiş midir? Ya da üretici maliyetlerini düşürecek yardımlar, patates fazlası verirken akıllara tarımsal planlama gelmemiş midir?

Et fiyatı artınca et ithal eden aracıları zengin etmek, sanayide dışa bağlı ekonomiyi devam ettirerek kendilerine sanayici diyen montajcıları, yarı mamul ithal eden baronları zengin ederek enflasyon nasıl düşer?

Bu zafiyet noktalarını sadece biz değil yabancı da gördüğü için Türkiye’ye doğrudan yatırım yani fabrika kurmak için gelmiyor. Portföy yatırımı dediğimiz tahvil ile faiz almak için birazcık geliyor ama gelenin de rezerv birikimine katkı vermediğini hatta borsadan sürekli çıkışlar olduğunu belirttik.

Bunların üstüne,

*Dış politikada İsrail’e girme tehdidi savurmak, agresifleşmek (Yapamayacağını bile bile!), Filistin haklı davasında arabulucu olup dertleri azaltmak yerine İsrail ile arkada ticaret yapıp, önde yabancı sermayeyi ürkütecek işlere girmek…

* Hukuk sisteminin eksik çalıştığı imajını dış dünyaya, Hatay ilinin seçilmiş milletvekili Can Atalay’ı hapiste tutarak, AYM ve AİHM kararlarını tanımayarak göstermek…

AYM ve Yargıtay arasında basına yansımış sıkıntılar ile yabancının Türk hukuk sisteminden ürkerek ülkeye gelmekten imtina etmesini istemeden de olsa sağlamak…

İşte bu sorunlar dış sermaye girişinin azalması ve bağlı olarak Şimşek’in oyun planındaki 2. ayağın çökmesine neden olacaktır.

Eğer dediğimiz gibi olmasaydı Sayın Cumhurbaşkanı yabancı sermaye akışını sağlamak için topa kendisi girmezdi.

Geçtiğimiz gün Financial Times gazetesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 23 Eylül'de ABD'li büyük şirket yöneticileriyle bir araya geleceği belirtildi. Katılımcı listesinde Wall Street bankaları JPMorgan ve Goldman Sachs'tan üst düzey yöneticilerin de yer aldığı ifade edildi.

Peki, soralım yukarıda sıraladığımız sıkıntılardan dolayı gelmeyen yabancı sermaye, Cumhurbaşkanı ne diyecek de Türkiye’ye gelecek?

Demokrasiye, hukuka saygı duyma, tasarruf yapma, bütçe açığını zamlarla ve vergilerle vatandaşa yükle, tarım ve sanayide reformları yapma, sonra da enflasyon düşecek, ülke büyüyecek de?

Allah aşkına sizce böyle bir dünya var mı?

Tayyip Bey sadece faizle enflasyonu düşüreceğini iddia ederek yeni bir iktisat deneyine milyonlarca insanı denek yapmaktadır.

Ötesi yok!

Yazarın Diğer Yazıları