Laiklik ve İslâm (4)
Din sosyoloğu Prof. Dr. Yümni Sezen, laiklik ve İslâm’a dair mülâkatımızda, "İslâm toplumlarında İslâm söz konusu olmadan laiklikten söz edilemeyeceğini" vurguluyor:
"Laiklik dine değil, dinî tahakküme ve din istismarına karşıdır. Öyle anlaşılmalı, öyle olmalıdır. Yakın geçmişte yanlış anlayışlar, yanlış uygulamalar yaşanmış olabilir. Fakat bu işin özünü ve olması gerekeni değiştirmez. Din kendi öz alanında derinleşmeli ve doğru anlaşılmalıdır. Sosyal meseleleri bahane edip dini herkesin başına bir kılıç gibi tutmamalıdır. Ama şu da unutulmamalıdır: Din var olduğu için ve var olduğu sürece laiklik vardır. Din olmaksızın kendi başına laiklik diye bir şey yoktur. Çünkü dinin ve dinî hayatın olmadığı bir toplum ve rejim yoktur, olmamıştır ve olması muhtemel değildir. Bunun aksini iddia etmek insan denen varlığı hiç tanımamak demektir. Önemli olan din dâhil bütün meselelerin barış içinde akla uygun, rızaya uygun hak ve hukuka uygun olmasıdır.
Toplumda, dini, devleti, demokrasiyi ve laikliği karşı karşıya imiş gibi görmemeli, aynı zamanda karşı karşıya getirmemelidir. Birbirine, birini diğerine feda ettirilmemelidir.
Laiklik bir hukuk düzenine muhtaçtır. Bir hukuk, siyaset ve yönetim ilkesidir. Kendisi bir ideoloji, bir felsefe, bir din değildir. Laiklik yönetim ilkesidir. Devletin dinî inanç ve düşüncelere karşı tarafsızlığıdır. Fakat tarafsız olmak, hiç ilgilenmemek anlamına gelmez. Tabiatta boşluk olmadığı gibi toplumda da boşluk yoktur. Laiklik var diye meselâ ezanı kaldıramayız. İnanmayan veya başka din mensupları rahatsız olur diye bunu yaparsak, başka din mensupları da işlemlerini, hiçbir alametini gösteremeyecek demektir. O zaman özgürlükte değil özgürsüzlükte ve özgürsüzlük için tarafsız olmuş oluruz. Laiklik bu demek değildir. Şunu demek istiyoruz ki, din de laiklik de toplumun başında bir balyoz gibi tutulmamalıdır.
Laiklik, laisizme ve ya sekülerizme dönüştürülmemelidir. Laisizm, izm''den anlaşılacağı üzere bir felsefe ve ideolojidir. Laiklik değil, laikçiliktir. Yani kendisi din yerine geçen bir baskı rejimi olur. Laiklikle ilgisi kalmaz. Bu takdirde laik olan ile olmayan arasında yeniden bir tarafsız hakem gerekecektir. Laiklik sekülerizme de dönüştürülmemelidir.
Sekülerlik her ne kadar laiklikle eş anlamlı kullanılıyorsa da gerçekte dünyevîlik ve dünyevîleşmişlik demektir. Bu da bir ideolojidir ki dünyayı esas alarak, suret-i haktan görünürde, ilmi istismar ederek dine hiç yer vermemek, ''din zaten devrini tamamlamış, ortadan kalkmıştır'' demektir. Bunun da laiklikle ilgisi yoktur.
Görüldüğü gibi iki tarafı keskin kılıç gibi olan bir şeyi doğru ve yerinde kullanmak zorundayız. Bizim için tartışılmayacak konular şunlardır:
1 - Millî devlet, 2 - Cumhuriyet, 3 - Vatan bütünlüğü, 4 - Bayrak, 5 - İslâmın varlığı
Türkiye Cumhuriyeti kurulurken, eğer laiklik ilkesi getirilmeseydi, yeni devletin başına gelecekleri düşünemiyorum bile. Eğer şimdi laikliği kaldırırsak IŞID ve Taliban''a hacet kalmadan, cemaat ve tarikatların merdivenaltı dinin, Türkiye''yi ne hâle getireceğini düşünemiyorum."