Kutsanan soygunlar!
İspanya’da kralın damadı ve kızı yolsuzluk soruşturması geçiriyor. Damadının 22,5 yıl hapsi isteniyor. Kızı da ilgilendiği vakıflarla ilgili sorguya çağrılıyor. Bu kadarı bazı köşelerde yazılıyor ama bir şey eksik:
İspanya’da basın-yayın organları yolsuzluğun üzerine gidenler ve yolsuzlukları örtbas etmek isteyenler diye ayrılmış mıydı?
Kralcılar ve hak arayanlar diye bir ayırım söz konusu muydu?
Yolsuzlukların, soygunun, yolmanın ortaya çıkarılmasını Amerika, İsrail gibi ülkelere bağlayanlar var mıydı?
Meselâ Kral Carlos: “Damadımın ve kızımın üzerine gelenler dış bağlantılıdır. İstikrarımızı bozmak, ülkemizi karıştırmak istiyorlar.” diyor muydu?
Üstelik onlarda da “bölücülük” meselesi var... Hem bir değil; birkaç tane. Bölünme taleplerinde Basklar ve Katalanlar öne çıkıyor... Acaba, ülkenin sembolik başı Kral Carlos’u, bölünmeye karşı olduğu için yıpratmak mı istiyorlar? (Önemli bir ayrıntı: “Bölünme” isteyenler, bizdeki bölücüler gibi hükûmeti kuran parti ile işbirliği içinde değiller. Bir açık bulsalar, bin yaygara koparırlar.)
Bizim basın-yayın organlarında, İspanya’da yolsuzlukların üzerine gidenler ve yolsuzluğu örtbas edip dış bağlantı arayanlar arasında bölünme olup olmadığı yazılmıyor.
Büyük kızım yedi aydır Latin Amerika ülkelerindeydi. Yeni geldi. Doktorasını tamamlamaya uğraşıyor. “Kızım,” dedim, “İspanya gazetelerini bir tara bakayım. Bu yolsuzluklar hakkında ne yazılıyor? Kralcılar ve karşı taraf bölünmesi var mı?” Kızım hem İspanyolca hem İngilizce gazetelerin belli başlılarını taramış. “Babacığım, haberlerde de, haber yorumlarda da böyle bölünme görmedim. Herkes makul yazıyor, yolsuzluğun üzerine gidilmesini istiyorlar.” dedi.
Recep T. Erdoğan’da “ilâhî güç” görenler, dönemindeki yolsuzlukları, ailesinin vakfının, nüfuz ticaretiyle iane toplamasını, yurt yaptırmasını bir “hikmet” e bağlıyorlar. (Recep T. Erdoğan’ın, PKK’yı meşrulaştırmak için Anadolu’ya saldığı Yeni Heyet-i Nasihadan “âkil” Prof. Dr. Hayrettin Karaman, “Daru’l-harpteyiz, soyun!” dercesine fetvalar veriyor, nüfuz ticaretini “din” adına âdeta meşrulaştırıyor. Son zamanlarda yazdıklarına göz atarsanız, görürsünüz.)
İspanyollar dindardır; Katoliklik kılcal damarlarına kadar işlemiştir ama ülkeyi sembolize eden kralda bir “ilahî güç” görmemişlerdir. Kral: “Damadım da olsa, kızım da olsa, ne gerekiyorsa yapın.” demiştir. Hükûmetle işbirliğine gidip soygunu, suistimali, nüfuz ticaretini ortaya çıkaran polis şeflerini yerlerinden etmemiş, savcıları, hâkimleri tayin yetkisini uhdesine almak için kanun çıkarılmasını istememiştir.
R. T. Erdoğan, sayı çokluğuna güvenerek her şeyi yapacağını sanıyor. HSYK’nın yapısını değiştirecek kanun teklifi büyük tartışmalara yol açtı. Böyle kanun olmaz. Diktatörler bile, bütün savcı ve hâkimleri, kendisine bağlayan bir yapılanmaya giderken halktan çekinirler. Bizimki birilerinin izafe ettiği ilâhî gücüne güveniyor! Adamlarından alacağı “fetvalar”la halkı kandıracağını düşünüyor. Padişah da millî güçlere karşı fetva almıştı ama ne oldu?!
Muhalefet halkı şuurlandırmalı; seçimlerde AKP büyük bir yenilgiye uğramalı, taşlar yerine oturmalıdır.