Krizle geldiler, krizle yönetiyorlar...
Son gelişmelere konulan isim: Kriz.
Evet kriz. Türkiye zaten öteden beri hep kriz üzerinden yönetiliyor.
İstikrar yerine kriz.
Düzen yerine kargaşa.
Normalleşme yerine çatışma.
“Kardeşim Türkiye iyi yönetilmiyor, kurumlar arası çatışma var” denilince de amiyane dille yapılan açıklamalar geliyor.
Niye kriz?
Çünkü AKP’nin iktidar olma biçimi bu.
Varlığını krizlere borçlu.
Bir krizden doğdu bu parti.
Bunalımların ürünü.
Hatırlar mısınız, ta en başından 28 Şubat süreciyle başlayan krizi?
Tayyip Erdoğan mahkemelik olmuş ve tutuklanınca nasıl da masumiyet rolüne bürünmüştü?
Hatırlayın lütfen.
Sonra ne oldu?
Seçim.
Kendisi seçilince kriz bitmişti.
Sonra yeniden nüksetti.
Özelleştirme krizi.
Başörtüsü krizi.
Cumhurbaşkanlığı krizi.
Kapatma krizi.
Orduya yönelik kriz.
Açılım krizi.
Anayasa hazırladın, hazırlamadın krizi.
Ekonomik kriz.
İşsizlik krizi.
Seçim krizi..
Hep kriz.
Şimdi de yargı krizi.
Bilin bakalım kim haklı?
Her zaman olduğu gibi yine onlar haklı.
İktidara krizle gelip krizle varlığını sürdüren kaç hükümet var acaba?
Biliyor musunuz, bazen onlara kızasım gelmiyor.
Çünkü Türkiye gibi yeryüzünün merkezinde duran ülkelerin kurumları, rehavet içinde olmamalı.
Kriz her kurumu ayağa kaldırdı.
Herkes silkindi ve kendini anlamaya, yetkilerini yeniden keşfetmeye başladı.
Ve en mühimi tartışmalar.
Toplum tartışmayı öğrenmeye başladı.
Bu sayede hukuk devletinin önemi anlaşıldı. Demokrasinin kıymeti fazlalaştı.
Eğer hukuk devleti yerine mesela Suudi Arabistan tipi bir devletimiz olsaydı düşünün bir kere sonumuz nasıl olurdu.
Biz açık toplumda bile haklarımızın kısıtlandığından, işçiysek haklarımızın verilmediğinden, yargı mensubuysak, hükümetten baskı gördüğümüzden söz edebiliyoruz.
Eğer tartışıyorsak, az da olsa dilediğimizi söyleyebiliyorsak bunu Cumhuriyete, demokrasiye ve onun gereği olan hukuk devletine borçluyuz.
Düşünün bir kere; cemaatlerin ele geçirdiği, yasa koyucu hale geldiği, iktidar gücünü kullandığı bir ülkede yurttaş olsaydık halimiz nice olurdu.
Çok şükür tartışılacak bir rejim kurmuş kuranlar.
Rejim kurmak bunlara kalsaydı, ortada ne hukuk kalırdı ne kamu iradesi karşısında bireyin özgürlüğü.
Bunlar kamu adına kişiyi bir kaşık suda boğar, fetvasını da verirlerdi.