Köy Enstitülülerin ağaç sevgisi!
Yunanistan yanıyor, yardıma koşuyoruz. Bize yok ama, komşuya var. Olsun. Komşunun ormanı da bizim ormanımız. Yunanistan''ı Türkiye''den ayrı tutmuyoruz. Birçok defa bunu yazdım.
Senin toprağın benim toprağım dönemlerini geçtik. Artık uzaydayız. Bütün toprak insanlığın. Toprağı parçalayan ihtiraslı politikacılardır, gaddar terör örgütleridir, etnikçi ideoloji sapkınlarıdır.
Ermeniler için de aynısını söyledim. Allah göstermesin Ermenistan''da bir orman yangını çıksa koşturmayacak mıyız?! İki ülkede büyük depremler oldu, iki taraf da birbirine yardım etti. Salgında Ermenistan, Türkiye''den ilaç vs. istedi, Türkiye gönderdi.
Rusya''da komünist idarenin yıkımının önünü açan Gorbaçov döneminde SSCB''nin dışişleri bakanı, sonra kendi doğup büyüdüğü ülkede cumhurbaşkanı olan Şevardnadze''den, Tiflis''te makamında "Sınırları kaldıralım. Sınırlar eroin kaçakçıları için." mealinde sözlerini bizzat dinlediğimi sık hatırlatırım. Şevardnadze umur görmüş bir devlet adamı. Onca tecrübeden geçti.
Ağaç hepimizin. Amazonlarda, Sibirya''da, ABD''nin bir kuytu yerinde. Avustralya''nın inin cinin top oynadığı ıssız alanlarında orman yansa içimiz dağlanmalı!
Kaç gündür Köy Enstitülerinden bahsediyoruz. Köy Enstitülü, her yere ceviz eken, ektiren bir yazarı hatırlamak istedik. Ve bize notlar geldi. Adı Fikret Madaralı. 1908''de Şumnu''nun Madara köyünde doğdu. Sonra İstanbul''a amcasının yanına geldi. Önce imam hatipte okudu. İstanbul Öğretmen Okulu''na geçti ve burayı bitirdi. Köy Enstitülerinde öğretmenlik yaptı. 1993''te vefat etti. Mesele cevizin ötesinde. Ceviz hemen biten ve büyüyen bir bitki. Madaralı, bitkiyi dikmeyi, ekmeyi teşvik için cevizi örnek alıyordu ve kimi görse bir tane uzatıyordu.
Bir örnek mektup daha vereceğim:
"Bugünkü yazınız beni çok duygulandırdı. Ağlamak geldi içimden. Isparta Gönen Köy Enstitüsü 1949 yılı mezunu, 1931 doğumlu babam bu yıl ocak ayında 90 yaşında rahmetli oldu. Gazetenizi vefat edene kadar takip etti. Köşe yazılarınızı çok beğenerek okurdu.
Köy Enstitülüler, aynen yazdığınız gibi, cebinde tohum, çekirdek taşıyan, gittikleri yerlerde bol bol ağaç yetiştiren insanlardı. Babam da evde biriken kayısı, erik, şeftali vs. vs. çekirdeklerini bisikletiyle bahçeye giderken yol kenarlarına serpiştirir, zaman zaman dikerdi. Onlar nasıl bir eğitim aldılarsa. Babamdaki yeşile, doğaya, ağaca olan bu sevgiyi anlatamam. Babamın son çalıştığı Afyon ili Dinar ilçesinin iki köyündeki ilkokul bahçesini gördüm. Badem ağaçları âdeta bir orman; kuş sesi cenneti. O kuşların duası yeter. Babam bir cuma günü ezanlar okunurken ruhunu teslim etti.
Babam defterlere uzun uzun hayat hikayesini yazdı. Bu insanlarda memleket sevgisi, memleketi koruma duygusu, devleti soymama en üst düzeydeydi. Bu iktidarın yapmak istediklerini aylar, yıllar önce açıkladı bize... Yemin ederek yazıyorum, hepsi aynen çıktı. Anlatmakla, yazmakla bitmez. Bu nesil; oğluna veya gelinine söküğünü diktirmeyip kendi diken, bir küçük kâğıt parçasını bir şeyler karalarım diye attırmayan öyle bir nesil işte. Bir Fatihanızı göndereceğiniz ümidiyle hoşça kalın, sağlıkla kalın. Selam, sevgi, hürmetlerimle.
Babam emekli öğretmen Adil Ayten. Afyon ili Başmakçı ilçesinden. Ben oğlu Aydın Nazilli ilçesinde Seçmen Ayten."
Ağacı seven bütün canlıları sever. Ağaç varsa canlı var. Ağaç varsa tabiatta denge var. Canımız yanmasın.