Koltuğunu kurtardı, ülkücüler sürgün!
16 Nisan Referandumu'nda Saray ve baş destekçi Balgat MHP'si dışında herkes: "Aman yapmayın! Parti devletine gideriz... Ülkeyi tek adama teslim ederiz. Kuvvetler ayrılığı kalmaz... Medenî dünyada yalnızlaşırız. Tipik bir Orta Doğu ülkesi oluruz. Hâkimler, savcılar 'muktedir'in iki dudağı arasında çıkacak söze bakarlar..." dediler.
Biri, ileride mahkemelerin yakasına yapışması; diğeri, olağanüstü kurultayla koltuğunun altından gitmesi korkusundan Türkiye'yi ateşe attı. Halk yine tehlikeyi sezmişti. Bunlara oy vermedi ama hile-hurdayla emellerine -şimdilik- ulaştılar. Biri "Tek Adam" oldu. Diğeri, beklendiği gibi, olağanüstü kongre kararlarını yok saydırdı.
"Tek Adam", Balgat MHP'sine, "İsterik hâle getirdiğin arzuna ulaştırdım. Kongre mongre yok. Koltuk senin! Bundan sonra, benden bir şey isteme. Ama diyetini ödemeye devam et!" dedi.
Yeni adıyla Hâkimler ve Savcılar Kurulu (HSK) ilk icraatında ülkücü bilinen ne kadar hâkim ve savcı varsa pırnam pırnam dağıttı; oraya buraya köteledi. CHP'nin başlattığı "Adalet Yürüyüşü"ne kızgınlıklarından sol-sosyal demokratları da yerlerinden yurtlarından etti. Kim "kanun" dese, kim "hak" dese, kim "hukuk" dese önemsiz vazifelere gönderdi.
Referandumdan önce, "Hayırcılar" neye karşı çıktıysa bir bir uygulanıyor.
Daha dün Yargıtay'a yedi üye seçildi. ("Seçildi" demek ne derece doğru? Açıkça tayin edildiler!) İktidar onlardan bir şey isteyecek de onlar iktidar hilâfına karar alacak?! Mümkün mü?
Türkiye'de "adalet" olsaydı, Kemal Kılıçdaroğlu'nun "Adalet Yürüyüşü" bu kadar ilgi çekmezdi.
Balgat MHP'si, Saray'dakilerden daha Saraylı bir görüntü verdi ve Kemal Kılıçdaroğlu'na etmedik söz bırakmadı. Dünyada eşi benzeri olmayan bir muhalefet-iktidar paslaşması, diyeceğim ama böyle paslaşmaya, Orta Asya ülkelerinde yaşadığım ve gidip geldiğim dönemlerde hakikaten gördüm. "Muhalif" parti olarak ortaya çıkıyorlar, sonra "diktatör"ü destekliyorlardı.
Balgat'takinin salvolarından cesaret alan "ülkücü" bir grup İstanbul'a yaklaşan adalet yürüyüşçülerine saldıracakmış. Kemal Kılıçdaroğlu, "Ülkücüler içinden hükûmete yakın bir grup bu amaçla kullanılacak." diyor ve ekliyor:
"İstanbul'a yaklaşılan bir noktada üzerimize saldırtacaklar. Polisin bu saldırıyı önleyeceğini bekleriz. Görünüşte saldırıyı hükümet yaptırmamış, bizim Adalet Yürüyüşü'nden tahrik olmuş bir grup yapmış olacak. Bu da hükümetin eline yürüyüşümüzü İstanbul'a ulaşmadan "toplum kutuplaştı, kamu düzeni tehdit altında" diyerek olağanüstü hâl gerekçesiyle yasaklama bahanesi verecek."
Bizim gazeteye de saldırılmış, kapı-pencere indirilmişti. İşte size "Tek Adam" adaleti! En bariz örnek! "Biz varız... Bizim dışımızda kimse olmayacak... Adalet de biziz, hak da biziz..." dedikten sonra, Türkiye bitmiş/bitirilmiştir!
Bahsettim... Bayramda memlekette (Yozgat'ta) çok insanla görüştüm. Türkiye'nin belli yerlerinden sıla-i rahim için gelmişlerdi. Hareket'e çok emek vermiş insanlar. İçlerinden biri olsun, Balgat'a destek vermez mi! Yok... Yok!...
Hareket'i bitirenler bari kenara çekilseler... Bari kullanılmasalar!...
Hâlâ neyin intikamının peşindeler?