Kıyakçı-ayakçı

Son Bakanlar Kurulu’nun bir kararı Recep T. Erdoğan ve Ahmet Davutoğlu’nun imzalarıyla kanunlaştı. Başlığı: “Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun”.

Hükûmet göz göre göre milletle dalga geçiyor.
2009’da “Millî Birlik ve Kardeşlik Projesi” adı altında bölücülere destek projesi başlatmışlar, önce T.C.’yi ve Türk’ün adını silmekle işe başlamışlardı. Tutmadı. 2003’te bu sefer “Çözüm Süreci” dedikleri ucûbeyi başlattılar. Hem de, “Bize bölücü başıyla görüştü diyenler şerefsizdir, namussuzdur!”, “Görüştüğümüzü ispat etsinler istifa ederim. Ama göstermezlerse müfteridirler!” dedikten sonra gidip İmralı’daki adamla görüşerek...
İmralı konuğuna bir de Nevruz’da “Ulusa Sesleniş” yayınlattılar. 21 Mart 2003’te Abdullah Öcalan’ın “Ulusa Sesleniş”i, Güneydoğu’nun PKK’ya teslimidir.
Uzun bir kanun metni... Çok şıklı. Baştan sona göz attım. Kafa karıştırmak gayeleri... Hiçbir şey yok. Başından beri söylediklerini kâğıda dökmüşler. Bu sözlerini kanunlaştırarak ne maksat güdüyorlar? Yaptıklarının suç olduğunu bildikleri için kendilerini kurtarmak mı istiyorlar? Hiçbir kanun onları kurtaramaz!
Meselâ üç medde sıralamışlar:
“f) Güvenlik ve silahsızlandırma,
g) Sorunun parçası olan aktörlerle temas, diyalog ve benzeri çalışmalar,
ğ) Eve dönüşler ile sosyal yaşama katılım ve uyum alanında çalışmalar.”
(Parantez açacağım: Sıralamalarda harfleri atlamamışlar; hem ç’yi kullanmışlar, hem de ğ’yi... Bu tür sıralamalarda ç ve ğ pek kullanılmaz nedense. Kanunun uygun olan kısmı bu harf sıralaması. Bakanlar Kurulu’nu sadece bu sıralama için kutluyorum! Alay etmiyorum, gerçekten kutluyorum!)
Orta Doğu şekil değiştiriyor, PKK çıkmış IŞİD’le vuruşuyor, Suriye’de Ayn el-Arap ve çevresinde devlet kuruyor, Türkiye’nin Güneydoğu’sunda her gün olaylar, okul yakmalar, askere, polise pusu kurmalar, Türk bayrağını ateşe vermeler, militan heykeli dikmeler gibi menfîlikler sürerken, Hükûmet “güvenlik ve silâhsızlandırma”dan bahsediyor.
Bir de “diyalog” kuracaklarmış. Zaten İmralı’ya gidip konuşuyorsun, Kandil’e adamlar gönderiyorsun.
Üçüncü şıkta eve dönüşlerden bahsediyorlar. Cemil Bayık, “Son aydaki katılım düzeyi 93’teki katılım düzeyini aştı. 93’te ayda 1000’e yakın kişi katılırdı. Geçen ay 1200 kişi katıldı.” diyor. Sor MİT’ine, Cemil’in bu sözlerini yalanlayabilecek mi? Hangi eve dönüşten bahsediyorsunuz!
Ya söz konusu ettiğin aktörler ne diyorlar?
Son haber PKK’nın çekirdek kadrosundaki Sabri Ok’tan... Altını çize çize şu sözleri söylüyor:
“Tespitimiz, gerçekten de sürecin bittiği yönündedir. Tutumumuz da bu yönde olacaktır. Başbakan yardımcısının dediği gibi ne blöf yapıyoruz ne de tehdit ediyoruz.”
30 Eylül’ü beklemişlerdi. Onlar kanun istemiyorlar; Güneydoğu’yu istiyor ve zaten fiilen aldılar. Yalnız oturup anlaşmak kaldı.
Habervaktim’de, Ahmet Türk, Hükûmet’in Güneydoğu’yu teslim edişini ağır bir dille tenkit ederken, “Kıyakçılığın sonu ayakçılıktır.” sözünü hatırlatıyor.
(“Kıyakçılık”ın asıl manasını biliyor musunuz? Söylersem mahkemelik olurum.)
Ahmet Türk’e aynen katılıyorum:
Kıyakçılığın sonu ayakçılıktır.

Yazarın Diğer Yazıları