Kılıçdaroğlu neyi tarihe not düştü?
“Tarihe not düşmek” iddialı söz. Kendinden emin insan, tarihe not düştüğünü söyler. CHP’nin bir önceki genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, mahkemede “Tarihe not düşmek için geldim.” dedi.
K. Kılıçdaroğlu niçin mahkemedeydi ve neyi not düşecekti?
K. Kılıçdaroğlu’nu, Ak Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın şikâyeti yüzünden 11 yıl 8 ay hapis ve siyasî yasak talebiyle muhakeme ediliyor. 22 Kasım’da hâkim karşısındaydı.
Meselenin özüne girmeden önce eski CHP Genel Başkanı merhum Deniz Baykal’ın döneminde ortalığı kasıp kavuran “Ergenekon Davası”yla ilgili bir notunu aktaracağım:
“Ergenekon bombadır. Bu bir bombadır. Nerede patlar kime yönelir hep beraber göreceğiz… Türkiye’nin saygıdeğer insanları, şerefli isimleri başyazarlar, eski rektörler, parti lideri ve onlarla birlikte başka isimler gösterişli operasyonlarla evlerinden alındı. İlhan Selçuk sorgulandı. Sonra da yargıç değil, mahkeme değil, doğrudan savcılığın ‘affedersiniz yapacak bir şey yok’ diyerek serbest bıraktığını gördük. Bir bakalım bir şey çıkar mı anlayışı içinde böyle bir gözaltının gerçekleştiği ortada. Hukuk devleti ve demokrasiler güven anlayışına dayanır. O bir kere sarsıldı mı onun nereye kadar varacağını kimse bilemez.”
Deniz Baykal bu sözleri 2008’de söylüyor. (Son iki cümlenin altını ben çizdim!)
Ve onun da defteri dürülüyor. 2010 yılında ortaya çıkartılan kaset yüzünden parti başkanlığından istifa ediyor, daha sonra Kemal Kılıçdaroğlu partinin başına geçiyor.
Bütün bunlar Ak Parti iktidarı zamanında oluyor. Tarih öyle deveran ediyor ki, “gizli eller”in silahları, Ak Parti iktidarına yöneliyor. Bu “gizli eller” öyle tortular bıraktı ki, gerçekliğinden de kimse şüphe etmedi; çünkü aksi ispatlanamadı. O gizli eller bu yolla da neticeye varamayınca, darbeye kalkıştı. Gerisini biliyorsunuz. Darbe halkın direnciyle püskürtüldü. (Elbette darbenin taşlarını, belli kitleden destek alıyorum zannıyla “bilmeden” döşeyen Zat, aynı zamanda da halkı darbeye karşı sokağa döktü. Yoksa Türkiye şimdi ABD’nin uydusu olacak, Abdullah Öcalan “umut hakkı”nı o zaman elde edecek, muzaffer edayla hapisten çıkacak, TBMM’de, parti grubunun kürsüsünde değil; TBMM’nin kürsüsünde nutuk atacaktı!)
***
Kemal Kılıçdaroğlu, ileride üzerinde çok durulacak, belki tezler yazılacak, -tabiî bu iktidar zamanında değil- bir savunma yaptı.
Hakimler karşısında sözüne başlarken, “Sayın Yargıç, konuşmama başlamadan önce iki hususa dikkat çekmek istiyorum. Birincisi: Ben buraya işlediğim bir suçtan ötürü kendimi savunmak için değil, işlenen suçları kayıtlara geçirmek, hesabını sormak ve tarihe not düşmek için geldim.” dedi, savunma maksadını ortaya koydu. Hâkimlere seslenerek, “Tarih, bana gerçekleri söyleme görevi verdiği gibi size de bu gerçekleri kayıt altına alma fırsatı sunmuştur.” sözünü etmesi manalıydı.
Neydi kayıt altına alınmasını istediği sözler:
“Sayın Yargıç, ‘Hırsıza hırsız’ dediğim için çıktım. Sizlerin ve aziz milletimin huzurunda ve tarih önünde tekrar söylüyorum; ‘oğlum evdeki paraları sıfırladın mı’ diyen adam hırsızdır. ‘Bir tek yüzüğüm var, zengin olursam bilin ki çalmışımdır’ diyen adam zengin olmuş ise Sayın Yargıç, buradan tekrar söylüyorum başçalandır, hırsızdır.”
Solun en büyük yanılgısı, ellerine silah almış militanlara sahip çıkılmasıdır.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun savunmasında okuyacağınız isimlerin asıl maksatları, ülkeyi Atatürk’ün çizgisine mi getirmek, yoksa onu da “devrimci” görüp, başka bir rejim kurmak mı? Bunların bilerek, nereye yürüdüklerini bir bir yazdım. “Atatürk’ün partisiyiz” diyebilmek için CHP’nin bu “illetten” kurtulması gerektiğini her defasında vurguladım. Bu savunmada, sahiplenilen belli isimler, çok insanı düşündürecektir. İnsanlar ya iktidara gelselerdi, onların izinden yürüselerdi, biz kimlere uşaklık edecektik, diyeceklerdir.
Kemal Kılıçdaroğlu o aykırı isimleri sıralarken denge de kurdu. O dengede taraflı fert olarak ben de varım ve bağlantıyı hiçbir surette kabul etmiyorum!
K. Kılıçdaroğlu’nun o sözleri:
“Tarih kadar uzun bir yolculuktan geldim Sayın Yargıç. 68 Kuşağında Denizlere, Mahirlere ve Hüseyinlere yoldaşlık ettim. İdamlara tanıklık ettim. Daha sonraları anladım ki, sağdan ve soldan idam edilenlerin aslında aynı hedefte yürüyen kardeşler olduğunu. Düşmanlarımızın ise tek olduğunu. Aslında, bu ülkeyi bölmek ve bizleri kendilerine köle yapmak için amansızca çalışan emperyalistlerdi bizim tek düşmanımız.”
Bu yuvarlama sözleri söylenmemiş sayalım ve asıl mesele üzerinde duralım.
Kemal Kılıçdaroğlu’un bahsettiği 17-25 Aralık 2013 gelişmeleri... Bundan sonraki duruşmalarda belki deliller ortaya koyacaktır. İşte o zaman suçlama ve savunma birbirine karışacaktır! Belki de yer değiştirecektir!