KHK ile nereye varılır?

Son Kanun Hükmünde Kararnameye göre; darbeye girişenlere ve terör estirenlere kim müdahale ederse etsin suçsuzdur.

Kararnamenin açık ifadesi budur. Başka bir şeye yorulmaz. Hiç muğlaklığı yok; çok net. Bile bile kaleme alınmış. Dün yazmadım ama ilk aklıma gelen şu olmuştu:

Hükûmet edenler yine bir "darbe", bir "isyan" haberini mi aldılar da, "ucu açık kararname" çıkardılar?

Var bir şey... Yoksa kör kör parmağım gözüne böyle bir kararname yayınlanır mı?

Ak Parti milletvekili Burhan Kuzu Hocamız "işin özeti" diyerek meselenin aslını yazmış:

"696 sayılı KHK ile terör olaylarını önleyen sivillere yargı muafiyeti getirdik. 15 Temmuz benzeri bir darbe veya terör saldırısı yeniden gerçekleşirse, bu ihanete müdahale edecek vatandaşlarımız kanuni olarak koruma altına alınacak."

Bu sözler, Burhan Kuzu'nun "hukukçu" kimliğiyle söyledikleri... İkinci tivitini "siyasî" kimliğiyle atmış:

"KHK'daki düzenleme 15 Temmuz gecesi ve 16 Temmuz sabahı ile ilgili olmasına rağmen, CHP iç savaş çığırtkanlığı yaparak toplumu germeye devam ediyor. Merak ediyorum, yoksa 15 Temmuz benzeri bir darbe girişimine hazırlanıyordunuz da gafil mi avlandınız? Son KHK'dan teröristlerin korkması gerekirken CHP neden telaşlandı. CHP'ye önerim, bu korku filmi saçmalıklarını bırakın. Çıkan KHK'nın sınırı belli; çerçevesi ve amacı açıkça tespit edilmiş."

Elbette Hocamızın "Anayasa Profesörü" titriyle yazdıklarına inanacağız.

Adalet Bakanı dün: "Şu anda darbe devam etmiyor. Darbe ne zaman bastırıldı? 15 Temmuz'da başladı, 2 saat sonra 16 Temmuz oldu. 16 Temmuz'da bu darbe bastırıldı. Dolayısıyla bu kanunda da 'bastırılması kapsamında' dediğine göre, bunu sonraki tarihlere, bugüne getirecek hiçbir şekilde bir düzenleme yok." dedi. Ardından, "Buna yönelik eleştirilerin, farklı yerlere çekmenin çok iyi niyetli olmadığını düşünüyorum. Ya iyi niyetli okumamadır ya da metnin hiç okunmadığı anlamına geliyor." sözlerini ekledi.

Darbelere, teröre karşı, oldum olası kalem oynatan bir gazeteci olarak söz konusu kararnameyi bir daha, bir daha okudum.

"Hukukçu" Burhan Kuzu'nun çıkardığı sonuçtan başka bir sonuç çıkaramadım.

Sizi yakın tarihe götüreceğim. 12 Eylül öncesi çok kanlı hâdiseler oldu. O, "kahraman" ilân ettikleri Marxist Deniz Gezmiş ve gibilerinin başlattığı olaylar öyle çığırından çıkmıştı ki güvenlik güçleri yetmedi; halk teşkilâtlandı, inisiyatif aldı... Çok şehit verildi.

Ama ülke savunuluyor diye, böyle bir kanun çıkarılmadı. Üstelik "emperyal maşalar"dan çok, onlarla vuruşanlar ceza aldı, diyebilirim.

Yeniçağ'ın dünkü başlığı hükûmet edenlerin tenkitlere karşı savunmalarını çok güzel özetliyor:

"Yazılı KHK'ya sözlü teminat: Kamu görevlisini kapsayan koruma zırhının sivillere de uygulanmasına tepki yağınca, iktidar kararnamede yazılı olmayan bir tarih aralığı icat etti."

AKP'nin omurgasını oluşturan Abdullah Gül'ün, tartışılan KHK için: "Hukuk diliyle bağdaşmayan muğlaklık, hukuk devleti anlayışı açısından kaygı vericidir." demesinde bir kasıt arayabilir misiniz?

Yazarın Diğer Yazıları