Kanaldan önce köprü! Ne iş?
İktidardan bir şeyler umanlar dışında İstanbul Kanalı''nın gerekliliğini söyleyen var mı?
Hiçbir "ilim adamı" İstanbul Boğazı''nın hemen yanı başına bir paralel kanal açılmasını istemez. ("İlim adamı"nı vurguladım. Gerçekçilikten bahsediyorum. Söz açılmışken... "İlim insanı" demiyorum, "iş insanı" demiyorum... Yeni moda çıkardılar; "insan" diyecekler. "Müennes"i kastettiğinizi illâ söylemek istiyorsanız, "ilim kadını", "iş kadını" diyebilirsiniz.)
Nasıl bir yönetimle karşı karşıya olduğumuzun bir örneği CHP raporunda.
Çankırı''yı ziyaret eden 40 kişilik CHP heyetinin hazırladığı raporda oğlunun ismini bir türlü değiştiremeyen kişinin yakınması yer alıyor:
"Oğluma, Recep Tayyip Erdoğan adını koymuştum. O zaman AK Partiliydim. Şimdi pişmanım. Oğlumun adını değiştirmek istiyorum ama memurlar ''Biz bu ismi değiştirsek tayinimizi çıkarırlar, o yüzden değiştiremeyiz'' diyorlar. Oğlumun adını bile bu dönemde değiştiremiyorum."
Bir basit örnek nasıl bir rejime geçildiğini en bariz şekilde ortaya koyuyor.
"Yandaş" basın yayın organlarının yöneticilerinin cesaretleri varsa, bir muhabir gönderirler "yalan"ı ortaya çıkarırlar. Sanmıyorum ki, bu cesareti kendilerinde bulsunlar.
Oğlunun "Recep Tayyip" adını değiştiremeyen kişinin örneğini İstanbul Kanalı projesinde de görebiliriz. Çok insan gerçeği bildiği hâlde başıma iş açmayayım, diye konuşamıyor.
28 Şubat vetiresinde başörtülülere zulmedildiğinde ben de Beyazıt Meydanı''ydım. Zulmü protesto merkezi Beyazıt''tı.
Hafızalardadır... El ele zinciri kuruldu. Çok büyük protestoydu. Kilometrelerce uzuyordu. Yine oradaydım.
(28 Şubat zulmü, Ak Parti iktidarını ilmek ilmek örmüştür. Zulümlerin istenmeyen neticelere kapı açtığını yeni rejimciler de akılda tutmalıdır.)
İstanbul Kanalı inadına karşı o protestoları hatırladım.
Tabiatı deşenlere, tarihi yok edenlere, rant peşinde koşanlara, İstanbul''u "İstanbul" olmaktan çıkaranlara karşı benzer protestolar yapılamaz mı?
Protesto, kanunî hak. Önceden izin almayı gerektirmez. (Anayasa''nın 34. maddesi. 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu 3. maddesi. Tartışmalı bir durum da var: Önceden usûlen böyle bir protestonun yapılacağının bildirilmesi gerektiği de söyleniyor ki, yeni rejimde muhakkak isterler!)
Böyle bir protestoyu çok önce düşünmüştüm. Ancak bir "kıdemli" sol yazar, benden önce yazdı. Onun için tarafımdan böyle bir teklifi yapılmamış sayın! Gezi''deki gibi ecinnîler araya girebilir. Yine de eğer çok sıkı tedbir alınacak, araya ecinnîlerin girmesine izin verilmeyecekse, "demokratik" hak niçin kullanılmasın!
Saray, inadını sürdürüyor. Kazmayı vuracaklarmış. Önce köprü kuruyorlar. Hâlbuki önce kanalı açmaları gerekir. Şartların ne getireceği bilinmez çünkü... Isındıra ısındıra götürecekler anlaşılan. Köprü zaten gerekliydi, diyecekler.
Yeni rejimde, iktidarların seçimle değişmesi mümkün görünmüyor. "İsteseniz de istemeseniz de yapacağız, inadına yapacağız." demelerinin altında yatan sebep bu.
Sık sık kamuoyu yoklamaları yayınlanıyor. Hiçbir iktidar basın yayın organı bu anketleri vermiyor. Kendileri anket yaptırıyorlar elbette. Ama gizli gizli. Her şey aleyhlerinde. Onun için duyurmuyorlar.
Kanal inadı, hangi yolla olursa olsun ilelebet iktidardayız, demenin bir adı.
Bu inadı başka türlü açıklamak mümkün görünmüyor.