Kadrolardaki yenilenme
Kamuda liyakat söz konusu olduğunda, zaman zaman tartışma netlik kazanmıyor. Zira isimlerin çoğu bilinmediğinden liyakatli bir atama yapılıp yapılmadığı da aslında halk nezdinde anlaşılır bir karşılık bulmuyor.
Ancak geçtiğimiz haftalarda Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü’ne halkın yalnızca bir diziyle tanıdığı Tamer Karadağlı getirildiğinde, liyakat tartışmalarına daha önce müdahil olmamış insanlar dahi şaşırdı.
Kimsenin sanatçı kimliği üzerinde bir yargılama yapmak değil niyetim. Ancak eş anlamlısı yeterlilik olan liyakat ilkesinin gerçekten gözetilip gözetilmediğini sorgulamak hepimizin hakkı elbette ki.
Bu, yakın tarihte yapılan tek atama da değildi zaten. Bakanlıklarda ve pek çok kurumda yeni atamalar yapıldı.
Peki ama neye göre?
Cumhurbaşkanlığı
hükûmet siteminde atamalar
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi döneminde üst düzey kamu yöneticilerine dair düzenlemeler içeren bazı Cumhurbaşkanı kararnameleri çıkarıldı.
Bunlar içinde en önemlisi 10 Temmuz 2018 tarihli “3 sayılı Üst Kademe Kamu Yöneticileri ile Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Atama Usüllerine Dair Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi”.
Bu kararname ile bakanlıklar, bağlı, ilgili, ilişkili sivil ve askerî tüm kurul ve kuruluşların atanma usul ve esasları düzenleniyor.
Buna göre, yürütme erkinin tek yetkilisi olan Cumhurbaşkanı tarafından tüm atamalar gerçekleştiriliyor. Hem de hiç bir onay gerekmeden, hiçbir denetim de yapılmadan…
Böylece bin civarı kişi önemli kamu görevlerine getiriliyor.
Denetim gerekliliği
Başkanlık sisteminin ideal örneği ABD’de Cumhurbaşkanı tarafından yapılan atamalar, Meclis’in denetiminden geçmeden onaylanmıyor.
Bu çok önemli bir gereklilik, zira keyfiyetin önüne başka türlü geçilmesi mümkün değil.
Tabii Türkiye’deki meclis aritmetiğinde bunun rasyonel ve etkin olması için yeni yöntemlerin geliştirilmesi de gerek.
Atanacak kişiler nezdinde belirlenen süre tecrübe gerekliliği, atamanın yapacağı alana dair lisans diploması gerekliliği, bazı görevler için ilave olarak yüksek lisans veya doktora derecesi gerekliliği, yine ilgili görev konusuna dair belli oranda çalışmalar yapmış olma gibi kriterlerin gözetilmesi oldukça mühim.
Aynı kriterleri sağlayanlar arasında tercih yapmak için de hakkaniyetli bir sınav ile eleme sistemi olması pek tabii şart.
Ayrıca şunu da belirtmek gerekiyor ki, teoriyi iyi bilmek iyi bir yönetici olunacağı anlamına da gelmiyor. Bu yüzden yukarıda bahsettiğim belirlenen süre için tecrübe gerekliliği ve bunun yanında üst düzey kamu yöneticilerinin yöneticilik eğitimi alması da oldukça önemli.
Son olarak, ABD, Birleşik Krallık, Japonya vb.. ülkelerde olduğu gibi, bağımsız bir kurum ile atamalar üzerinde denetim yapılması gerekiyor.
Bu kriterlerin şu anki güçlünün yönetim anlayışının hâkimiyetinde sağlanması elbette ki zor. Ancak bu eksikliklerin farkında olmak, dile getirmek, talep etmek bir şeyleri değiştirmenin ilk adımı.
Neticede liyakat olmadan hedeflenen muasır medeniyetler seviyesine çıkamayacağız. Bu sebeple, bugün olmasa da bir gün elbet söylediklerimiz karşılığını bulacak…