Kadınlar gösterisinde ideolojik oyun
Keşke kadın hakları savunulsa hepimiz meydanlara insek. Ama kimilerinin maksadı başka.
Son 18 yılda 6 bin 732 kadın katledilmiş. Rakam çok büyük. Neden son yıllarda?
Kadınlar önceki gün İstanbul'da gösteri yaptılar. Belli ideolojinin temsilcileri oldukları belliydi. Bildirilerini "Kürtçe" ve "Arapça" da okudular.
Hatırlarsınız, "Çözüm=Çözülme" döneminde PKK epey mesafe almış, "özerklik" ilan etmeye kadar varmıştı. Sonra hendek çatışmaları başladı. Çok şehit verdik.
PKK'yı savunmak için yurt içi ve yurt dışından öğretim üyeleri 1128 imzalı bir bildiri yayınlanmışlardı. PKK'nın başı Abdullah Öcalan istese, böylesine bir bildiri kaleme alamazdı. (Bkz. 14 Ocak 2016 tarihli "Üniversitede 1128 Casus!" başlıklı yazım. Sonra tartışmalar büyüdü, çok yazdık.)
1128 imzalı bildiri ayrıca "Kürtçe" okundu. Kürtçenin de lehçeleri var. Hangisi tercih edildi, bilmiyorum.
Cumartesi toplanan kadınların bildirisinde, "Kürtçe"nin yanında bir fazlalık "Arapça" okunması. Hadi hayırlısı!.. Giderek, bütün etnisitelerin diliyle bildiri okunacak herhâlde!
Mahallî dille bildiri okunması bir hedefe yönelik.
Herkesin dili kutsaldır. Kimse itiraz edemez. Eden beni karşısında bulunur. Burada maksat etnisite öne çıkarılarak insanlarımızı farklılaştırmak, birbirine yan baktırmak, ülke bütünlüğüne kastetmektir. Kısaca; emperyalistlere uşaklıktır.
Etnisitenin giderek bütünleşmesinden pek rahatsız olan bir "akademisyen"in kaleminden rakamlar vereceğim. O da 1128 imzacı içinde.
"1927 yılında yapılan Türkiye'nin ilk genel nüfus sayımında herkese anadiliniz nedir sorusu sorulmuş; 13 milyon 648 bin 270 nüfusun 11 milyon 777 bin 810'unun anadilini Türkçe olarak belirtmesi üzerine iktidar çevrelerinde bayram sevinci yaşanmıştı. Ama aynı zamanda Türkiye'de 21 anadil tespit edilmişti. / Verilerin erişime açık olduğu 1965 sayımına kadar bu dillerden Türkçe, Kürtçe ve Arapça ağırlıklarını korumaya devam etmiş; diğer dillerde radikal azalmalar gerçekleşmişti. Mesela 1927'de anadilini Abazca olarak belirtenlerin sayısı 13 bin 655 kişiyken 1965'te 2 bin 272'ye düşmüştü. Aynı yıllar geçerli olmak üzere Arnavutça 21 bin 674 kişiden 14 bin 265'e, Boşnakça 24 bin 613 kişiden 17 bin 627'ye, Çerkezce 95 bin 901 kişiden 58 bin 329'a, Ermenice 64 bin 715 kişiden 33 bin 84'e, Gürcüce 57 bin 325 kişiden 16 bin 351'e, Lazca 63 bin 253 kişiden 11 bin 668'e, Pomakça 32 bin 661 kişiden 11 bin 3'e, Rumca 119 bin 824 kişiden 48 bin 95'e, Yahudice 68 bin 860 kişiden 9 bin 981 kişiye düşmüştü. Bu radikal azalmalar, verilere erişimin mümkün olamadığı 1970 ve sonraki sayımlarda daha da keskin biçimde devam etmiştir. Zira 1970'lerden itibaren, şehirleşme ve dolayısıyla hakim dil ve kültüre dahil olma süreçleri hızlanmıştır." ([Prof. Dr.] Şükrü Aslan, Birgün, 24 Şubat 2021)
Akademik anlamda araştırmalar ayrıdır. Bir kişi dahi konuşsa, ayrı bir dil varsa mutlaka arayıp bulunmalı ve üzerinde durulmalıdır.
Kafkas dillerinden Ubıhçayı bir kişinin bildiği tespit edilmişti. Çok önce bu dilin yitirilmemesi için yazmıştım.
Masamda Ali Tayyar Önder'in "Türkiye'nin Etnik Yapısı-Halkımızın Kökenleri ve Gerçekler" kitabının 37. baskısı duruyor. Bu kitaptaki rakamları bir başka yazıda veririz.
Birileri, 1128 akademisyenin bildirisiyle başlayan ideolojik oyunu, devam ettirilmek istiyor. Aman dikkat!